25 Nisan 2020 Cumartesi

San Sebastian - Okyanus ve dalgalar ve kumsal ve gelgit...

Okyanus kıyısında güzel denize girilecek yer bulmak Avrupa’da çok kolay değil. Su hem çok soğuk hem de renk pek cezbetmiyor. Fakat İspanya’nın kuzey kıyıları biraz farklı. Özellike San Sebastian. 

San Sebastian aynı Belçika Bruge gibi, kendine oldukça has ve küçük olmasına rağmen kolay da sıkılmayacağınız bir yer. Sıkılmazsınız derken yani 3-4 gün geçirmek mümkün manasında. 

Bölgenin cazip olmasının birkaç sebebi var. Öncelikle yemekler (Tapas = Pinxtos) inanılmaz lezzetli. Michelin yıldızlı restaurantları bol. Deniz kıyısı ve dalgalarla oynamayı seviyorsanız deniz bence mükemmel. Dalga sörfü yapılabiliyor. Çok uzun bir kumsala sahip. Ve Fransa’nın okyanus kıyalarında yer alan diğer güzel kasabalara, Jan de Luz ve Biarritz’e araba ile yarım saat uzaklıkta. 

Kumsalda çok uzun yürüyüşler yapabileceğiniz ve üstüne lezzetli yemek yiyebileceğiniz alternatifler çok. 

Kaç gün lazım ve hangi mevsim 

Biz Haziran başı gittik. Hava, denize girilebilecek kadar iyiydi. Ve bu bölgede Haziran’da hava saat 22’ye doğru kararıyor. O yüzden günler uzun ve keyifli. Yaz kalabalığı da yok. Uçak, indi bindi geliş dönüş, iki gün hesaplarsanız orada da rahat bir 3 gün geçireyim derseniz, 5 gün için oldukça keyifli ve rahat bir seyahat şekli.


Ulaşım 

Türkiye’den uçakla San Sebastian’a gitmenin en kolay yolu Bilbao’ya uçmak. Buradan araba kiralayarak yol yaklaşık 1-1.5 saat sürüyor. Bir diğer yöntem kuzeyde Fransa Bordeaux’ya uçmak. Oradan araç kiralarsanız da yol, direk gelirseniz, 2.5 saat civarı tutuyor. Fakat bu yolu seçerseniz, Atlantik kıyısını da gezerek San Sebastian’a gelmenizi tavsiye ederim. Özellikle Arcachon Bay (Dune du Plat) mükemmel upuzun bir kumsal oluşum. Buraya kesin uğramalısınız. Ardından yol üstünde yine San Sebastian’a gelmeden önce Biarritz ve Jan de Luz’da gezilmeli. Fakat tavsiyem Bordeaux’dan geliyorsanız o gün Dune du Plat’a uğrayıp yola devam etmeniz, çok bir yere uğramadan. Hem uçak yorgunluğu hem yol hem de tek yerde mola vermek tüm günü alabiliyor. Çünkü San Sebastian’a vardığınızda yemek yemek için çok yorgun olmak istemeyeceksiniz. Diğer yerlere San Sebastian'dan günübirlik gidebilirsiniz.
Dune Du Plat
Biz ise bu iki yolu da tercih etmedik ve Madrid’den geçtik San Sebastian’a. Neden.. çünkü ucuz uçak bileti bir tek Madrid’e vardı. Madrid-San Sebastian normalde araba ile 4 saat. Benimle.. oldu yine 7 saat. Orada duralım burada bir şey içelim derken.. 

Konaklama 

San Sebastian iki kısımdan oluşuyor. Biri kuzeydeki Zurriola Beach, diğeri de güneyde daha büyük olan kumsal La Concha Beach. Aradan da denize dökülen nehir geçmekte. Zurriola Beach daha çok sörfçülerin takıldığı oturup saatlerce onları izleyebileceğiniz bir kumsal. Bazen sahil tarafında canlı müzikler de oluyor. 

La Concha plajı ise Old Town yani eski şehir ve burada şehir merkezi olan kısım ile başlamakta. Burası yaklaşık 1.5km’lik bir kumsal plaj. Öğlen kumsalda denize yakın oturursanız, her saat kuma serdiğiniz havlunuzu geri çekmeniz gerekmekte zira gelgitden dolayı akşam üstüne doğru tüm kumsal su altında kalabiliyor. Gece ise görüntü inanılmaz güzel. Su o kadar çekiliyor ve kumsal o kadar genişliyor ki. Şehre deniz basmasın diye araba yolu ve yürüyüş yolundan sonra yüksek duvar set çekilmiş. Bir banka oturup her şeyi izleyebiliyorsunuz. 

Eski Şehir (Old Town)
Konaklamaya geri dönersek, old town’a yakın bir otelde kalmakta fayda var. Fakat denize daha yakın olayım eski şehre yürürüm 1 km n’olacak da diyebilirsiniz. Bu durumda daha uygun paraya daha iyi bir otel tercih edebilirsiniz. Böylece kalabalıktan az uzaklaştığınız için arabanıza da gecelik park ücreti ödemeden yer bulabilirsiniz. Malum Avrupa’da park ücretleri de cezaları da çok yüksek. Tavsiyem daha çok şehre 1-2km uzaklıktaki ama deniz kenarına yakın otellere bakmanız yönünde. 

https://www.car-parking.eu/ Bu linkten Avrupa’da hangi bölge şehirdeyseniz ismini girip hem kamuya açık park yerleri, hem ücret hem de yol üzerindeki çizgi renklerinin kimler için hangi saatlerde park etmeye uygun olduğunu bulabilirsiniz. 

Konaklamaya dönersek; bir de şu opsiyon var. Kale içinde eski şehirde küçük pek çok pansiyon bulunmakta. Ya arabasız olacaksınız ya da şehirde ana park alanları var aracınızı oraya bırakacaksınız. Old Town’ın gürültülü olduğunu da unutmayın. 

Denize Girmek 

Bu kısmı çok eğlenceli. Çünkü okyanus. Ama çok berrak Akdeniz Ege gibi. Gerçi hiç bir yer Ege gibi olamaz da...:) 

Herkes dalgalarla oyun oynuyor. Tabi buradaki dalgalar Çeşme Altınkum Pırlanta Plajı’ndaki gibi ufak değil. Oldukça büyük ve kuvvetli. Ama çok zevkli. Ayrıca deniz çok çok soğuk. Mükemmel. 

Her yer yürüme mesafesinde. Kumsalda yer bulmak çok rahat, havlunuzu serip oturuyorsunuz. Öyle manasız Beach Club vs yok. Şezlong gibi şeyler de pek yok. Güzel. Siz, deniz ve havlunuz..



Yeme İçme - Gece Hayatı 

La Vina
Elbette San Sebastian Cheese Cake’in vatanı burası. Bazı küçük yerlerde öyle hızlı yapıyorlar ki.. Yeyip çıkıyorsunuz. Öncelikle San Sebastian zengin bir yer. Bu yüzden lüks ve Michelin yıldızlı restaurantlar açısından zengin. Bunlar için yaklaşık 2 ay öncesinden vs yer ayırtmanız gerekiyor. Fakat bana göre San Sebastian’ı en keyifli kılan şey, tapas barları.. Eski şehrin içinde bir sürü Tapas Bar var. Burası İspanya’nın Bask Bölgesi’nde yer almakta. O yüzden onlar tapas’a Pinxto diyorlar. Her yer irili ufaklı, ayakta yeyip içtiğiniz etrafta sohbet edip müzik dinlerken atıştırabileceğiniz ufak restaurant-bar’larla dolu. Bu tarz seyahatlerinizde size en büyük tavsiyem restaurant için kesinlikle TripAdvisor’a bakarak karar vermeMEniz olur. Çünkü tamamen turistik tavsiyeler çıkar. Elinizden geldiğince gezi blogları ve lokallere ait yorumlar bulmaya çalışın. Fodors, Frommers, The Guardian, Telegraph gibi gazetelerin bölge ile ilgili seyahat yorumlarına göz atın. Ve etrafta dolanın.. 

Cheese Cake için tavsiyem La Vina (evet popüler turistik ama mükemmel cheese cake yapıyor). BordaBerri ve Gandarias da benim beğendiğim yeme içme mekanlarındandı. Ganbarra Pinxtos da yine iyiydi. Bu bölgenin en güzel yanı, evet oturup mükellef bir yemek yiyebilirsiniz fakat atıştırmayı meze tapas içki tarzı daha çok muhabbet ederken size eşlik edecek atıştırmalıkları tercih ediyorsanız tam size göre. O bardan bu bara girerek pek çok farklı yerde ufak ama güzel şeyler yeme imkanınız var. Bu arada İspanya’da yemek restaurant olayının saat 21.00’den sonra başladığını hatırlatayım. Bazen gün içi saat 14.00 sonrası açık restaurant bulmanız zor olabilir. Tapas barların bir kısmı tüm gün açıklar. Aç kalmazsınız... 

Gece hayatına gelince, yoğun bir gece hayatı yok. İyi araştırırsanız arada birkaç güzel caz bar bulabilirsiniz. Altzerri Bar&Jazz bunlardan bir tanesi. Çok beklentiniz olmasın. GU San Sebastian’ın da manzara baya iyi. Burada hareketlilik gece yarısından sonra, ama güneşin batışı da ayrı bir güzel. 

Yakın Yerler 

İki yakın yer: Araba ile yarım saat, kuzeye Fransa’ya geçiyorsunuz. Jan de Luz ve Biarritz. Biarritz daha çok sörfçülerin olduğu bir yer. Jan de Luz çok küçük bir kasaba. Hem sahili hem restaurantları oldukça sevimli, gezip görmeye değer. Burada ara sokaklardan birinde ufacık bir restuarantta bir pizza yemiştim unutamıyorum. Gezerken ara sokaklara dalın. Genelde sahile kıyasla buralarda çok daha iyi lokantalara denk gelebilirsiniz.  


Biarritz’e gelince. Görülmesi güzel, özellikle kayaların olduğu ufak sahil ve üzerindeki tepedeki restaurant Eden Rock Cafe hafiften Kaş’ı anımsattı bana. Öğleden sonra gittik, müzikler çok çok iyiydi. Bunun yanında Biarritz’de anlamsız ünlü markaların olduğu alışveriş vs fazla var. Bana çok hitap etmediği için ancak 1-2 saat bakıp, bir şeyler atıştırıp çıktık. 
................
Okyanusta dalgalar ve deniz ve kumsal ve gelgit.. başarılı. Sırf bunun için bile tekrar gidilir. 

11 Nisan 2020 Cumartesi

Zermatt Kayak - Bir Adet Gezi Yazısı


 
2019 Mart...

Bu kayak tatilinde de bir yerlerimi sakatlamayı becererek geri dönmeyi başardım. Bazı sporların bana göre olmadığını artık kabul etmem gerekiyor sanırım.

Zermatt’a gelince. Sanırım gördüğüm en güzel kayak köylerinden bir tanesi. Köy güzel, pistler güzel, yeme içme eğlencesi güzel. Ayrıca İtalya’ya Cervinia’ya da kayabiliyorsunuz. Lift kapanışlarına dikkat edin dönüşler için. Zermatt İsviçre’nin ünlü kayak köylerinden bir tanesi, oldukça da eski bir köy. Korudukları için binaları evleri, köy eski haliyle güzel kalmış.

Ulaşım: Ulaşım için Cenevre ya da Zürih tercih edilebilir. Her iki şehirde Zermatt’a 3-3.5 sa uzaklıkta. O yüzden genellikle araba kiralamak yerine, trenle ulaşım tercih ediliyor. Arabaya pek ihtiyacınız yok. Lakin tren fiyatları oldukça yüksek. Yine de seyirli ve keyifli ulaşım için tren tercih edilebilir. Zermatt’ın içine kadar araba girmiyor zaten. En yakın araba giden köy Tasch. Dolayısıyla ya araba kiralayıp Zermatt’tan 5 km uzaktaki köye, Tasch’a bırakacaksınız arabanızı ve oradan tren’e binip Zermatt’a geçeceksiniz (ki otopark parasını unutmayın). Ya da direk havaalanından Zermatt trene bineceksiniz. Havaalanından Zermatt’a giderken de Visp istasyonunda tren değiştirip Zermatt hattını almanız gerekiyor. Bu bölgeye Saas Fe de oldukça yakın o da güzel bir kayak köyü. Tasch’a araba bırakma fikriniz varsa da, park yerlerini ve fiyatlarını önceden değerlendirin. Sıklıkla arabanızın çekilmesi ve ceza kesilmesi problemi oluyor bu bölgelerde. Park fiyatları da yüklü. Tren biletine dair dönem dönem çeşitli promosyonlar olabiliyor. Tren’in web sitesinden ve Zermatt resmi sitesinden bunları bulabilirsiniz. Tatilin en pahalı kısmı bu tren işi, baştan söylemek lazım.

Konaklama: Köyün içinde araba olmasa da atlı arabalar ve dahası elektrikli taksiler var. Araba olmaması hiç bir şey ifade etmiyor çünkü elektrikli taksiler maşallah bizim dolmuşlardan beter. Dikkatli olmak lazım. Çok fazla ve her yerdeler. Zermatt’ın içinde iniyorsunuz trenden ve genelde yürüme mesafesinde pek çok yer. Köyde oldukça lüks oteller var. Kalabalıksanız ev ya da chalet de kiralanabilir. Bunun için booking gibi siteleri değil de Zermatt’ın kendi konaklama sitelerinden faydalanın derim. Haritadan da konaklama yerlerini tespit edip mail attığınız takdirde, ev sahipleri hızlı dönüş yapıyorlar. Yer yok gibi gözükse de genelde yer bulunuyor. 4 kişi ve üzeriyseniz otele kıyasla daha uygun ev-konaklama imkanı bulabilirsiniz. Benzer şekilde dışarıda yemeğe çok da para harcamak istemezseniz market alışverişi ve evde yemek de tercih edilen aktivitelerden. Burada en önemli nokta, pistlere otobüsle ulaşım olduğu için, otobüs duraklarına yakın konaklama noktaları seçmeniz. Haliyle kayak ve botlarla yürümek zor oluyor, klasik. Otobüs güzergahlarını da google map’ten otel bakarken rahatlıkla görebiliyorsanız. Köyden ski in-out imkanı yok (bir Val D’isere değil yani). Skipasslarınızı da yine köyün içinden temin ediyorsunuz. Şunu da söylemeden geçmeyeyim Zermatt Avrupa‘daki en pahalı skipass fiyatlarına sahip yerlerden biri.

Pistler: Zermatt pistler açısından oldukça güzel ve ağaçlıklı. Pistler genel de zor değil kırmızı pistler hakim. Çok siyah pist yok. Bir Val D’isere değil yani. Ya da St. Anton’daki gibi bumpy değil pistler. Mavi pistlere de çok bulaşmamanızı öneririm gene yer yer uzun düzlükler var, gereksiz. Hele board yapıyorsanız hepten işkence. Güzel geniş rahat. İsviçrede’den İtalya Cervinia tarafına kayarak geçiş de çok çok daha rahat. Lakin Cervinia’ya iniş oldukça uzun. Arada dinlenirseniz 1 saat sürüyo. Çok iyiyseniz yarım sa. de inersiniz. Ünlü Toblerone dağı da ve Matterhorn, buzul tarafı da burada bu bölgede bulunuyor, yaklaşık 4480 mt.
Pistler için genelde 2 ana lift başlangıcı var. https://www.zermatt.ch/en/Lifts-pistes/Panoramakarten-Facts/Piste-map-Winter-panorama Zermatt pist haritasını karşınıza aldığınızda, köyün sol tarafındaki Rothorn. Sağ taraftaki Furi/Sunnega. Bu lifti alıp isterseniz Gornergrat’a çıkabilirsiniz. Ya da yukarı devam edip zirveden İtalya’ya (Cervinia)’ya kayabilirsiniz. Lakin bunun için international skipass almış olmanız gerekli. Cervinia köy anladığım kadarı ile çok aşırı çekici değil. Biz aşağı kadar inip direk yukarı dönüp geri çıktık. Kritik konu, dağlar hakikaten çok yüksek ve bazen Zermatt’a dönüş liftleri normal şartlardaki 16.30 saatinden daha erken, misal 14.30’da kapanabiliyor. Dolayısıyla fırtınasız ve güneşli bir günde bu tarafı tercih etmelisiniz. Hava kötüyse heran liftler kapanabilir ve siz Cervinia’da gecelemek durumunda kalabilirsiniz. Kayarak 1 saat sürse de araba ile bu bölgeden Zermatt’a gidiş dağ yolu sebebiyle 3-3.5 sa sürüyor.  
Yeme İçme: Elbette bu bölge bu açıdan çok zengin. Alternatif de oldukça fazla. Fondücüsünden, hamburgerine, İtalyanına kadar hersey mevcut. Bazı restaurantlar için rezervasyon da şart. Yine dağda oldukça güzel restaurantlar var. Cervinia tarafındaki Chalet Etoile oldukça popüler. Bizim ekip burda yer ayırtmıştı öğle yemeği için. Lakin bölünerek İtalya tarafına geçtiğimiz için birbirimizi tam yakalayamadık, köyde buluşuruz deyip yemek kısmını atladık. Benim bu dağ ortamlarında en beğendiğim restaurant, Zum See oldu. Çok da guzel bir havada denk geldik. Gerçi o vakit dizimi çoktan dağıtmış, yan bağları koparmıştım ama yemek yiyeceğim diye..neyin kafasıysa.. akılsızlık.
Zum See için yer ayırtmanız şart. Zirveden aşağı kayıyorsanız Furi liftinin oradan yol ayrılıyor. Restaurant yol üstü değil. Mavi bayraklar yerini gösteriyor, dağdaki köy evlerinin içinde kalıyor. Buraya Zermatt köyden de yürünerek- tırmanarak yani - gelinebilir ama uzun ve yorucu kanımca. Mekan güzel ve lezzetli-güneşli bir gün de tercih edin, dışarıda oturun.

Zum See
Bunun dışında yine dağda pek çok apres ski ve canlı müzik yeri mevcut. Oldukça da iyiler.
Keza köyün içinde de apres ski için Papperla Pub baya hareketli; hava kararınca 5-6 gibi başlıyor, 9 civarı sakinliyor. Biz bir gece de Unique Hotel Post’un içinde Broken Bar’da rock live vardı oraya gittik. Guzeldi. Unique hotel Post’un içinde 5 tane bar ve club var. Yukarıdaki kokteyl barı da oldukça güzel. Girişte de daha country tarzda, Brown Cow diye bir hamburgercisi var, burası da pub aslında, o da yine keyifli ve lezzetli idi. Tabi Zermatt’a gelmişken fondue yemeden gitmeyelim derseniz Du Pont restaurant en uygun fiyatlısı lakin içerisi çok basık. Buradan ziyade WymperStube, ya da SchaferStube gibi yerler tercih etmek daha mantıklı. Köyün içinde takeaway dönerci ve McDonalds gibi daha uygun seçenekler de mevcut. 

Zermatt oldukça yüksekte bir köy. Pistler de keza 3000m civarında. Dolayısıyla Mart ayında da kar bol. Hava da geç kararıyor. Mevsim bahara yaklaşırken iyi bir alternatif.

 

25 Ekim 2019 Cuma

Bir Fırtına Anı (Alonissos)

 
...çok hafif bir rüzgar var, aylardan Temmuz. Alonissos, Kırlangıç adasındayız. Sabah suya girip yola çıkmışız, öğle saatleri. Sporad adaları, Skiathos civarı. O sırada kaptan uyarıyor (bolu bilgin kendisi) “buraya girelim mi ne dersiniz” ... meali “Gizmo fırtına akşam kopacak gözükse de, deniz bu belli olmaz, oyalanmadan girelim Alonnissos liman’a - denize gireceksen gir burada yorma sonra bizi”.

İyi girelim erken değil mi ama vs diyorum. Bir taraftan da Skopelos liman 15 mil uzakta. Aslında hedefimiz orasıydı ama kafadan iki saat tutar. Arada hava çıkarsa biz kuzeye çıkarken zorlanırız, onu düşünüyorum.

Saat öğlen 2 daha. Erkenden girelim diyoruz limana, zira millet yaklaşan fırtınadan dolayı doluşur erkenden. Yer bulamayız. Fırtına da ne ara çıkacaksa, hava mükemmel. 

Alonissos marina üç bölümden oluşuyor. Orta taraftan giriyoruz limana (Alonissos Patitiri Port) biraz kalabalık, bir yer bulup demir atıyoruz. O sırada Önder (cool olur kendisi) dümene sesleniyor “inşallah diğer demirin üstüne atmadık” diye. Henüz böyle bir şey yaşamışlığımız yok. Ve her şeyin bir ilki var. Sonra karadan diyorlar ki, bir klasik, yok bu kısımdan itibaren balıkçıların buraya demir atamazsınız falan filan vs.. boş verin dinlemeyin diyorum, kaptan hemen yok olmaz başka yer bulalım diyor. (Gece fırtına öncesi üç tekne girdi oraya!!). Ayrılıyoruz oradan. Ama yok ayrılamıyoruz çünkü bizim demiri öteki teknenin demirinin üzerine atmışız. Ve gün geliyor bizim demir, birinin zincirine de dolanıyor sonunda. Bakıyorum Allahtan yukarda su yüzeyine yakın yere kadar alabiliyoruz çıpayı, dipte değil neyse ki. Kurtarırız biz bunu ya suya atlayıp diyorum .. Önder “gizmo naptın mümkün diil” diyor. Mümkün. Yaparız. Kaptan atlıyor suya dümende de Burak (eşim olur kendisi). Tabi yakın olduğumuz teknelerin adamları hepsi çıkmışlar teknelere, izlemede (bir klasik). Bolu dalıyor suya lakiinnn .. o kadar sigara içersen işte bu olur. Nefes.. Biz bir taraftan ırgattan alıyoruz çıpayı yukarı, öteki teknenin zinciriyle geliyor haliyle, kaptan suda zincirle çıpayı ayırmaya çalışıyor da mümkün değil. Çıkarıyor çıpayı yukarı ama zincir geriliyor kurtaramıyoruz. Dümen + ırgat + sudaki bolu üç yerden eş zamanlı deniyoruz, olmuyor. Sonunda kaptan çıpaya halatı geçiriyor. Kaptan is always kaptan. Çıpanın içinden bir taraftan da halatı geçirip çekiyor, teknede Önder çekiyor, kaptan suda asılıyor, ırgat ve dümen bir taraftan. Tabi ki başarıyoruz başarıyoruz!! 1.5 saatimiz de böyle gitti. Yer bulmamız lazım zira baya tekne giriş yapıyor. Bizden sonra, buraya yanaşmaya çalışan tekne, demirini doladığı yetmedi ,bir de sırayla tekneleri sıyırarak döndü.

 
Alonissos Patitiri

 
Bölüm bölüm Alonnissos Marina, en batı kısma geçiyoruz, feribotların yanaştığı iskele. Orada hiç tekne bağlamamış. Niyeyse??. Sığ da burası. Demir atıyoruz, kıçtan bağlanıyoruz limana. İskelenin ucuna, yanımıza, katamaranıyla paralel bağlanan Niko geliyor. “Dip düz kaya - tutmamış olabilir demiriniz” diyor. Bizimkiler dalıp bakmıştı, bir daha bakıyoruz gayet tutmuş. Niko endişeli, sadece kıçtan değil bu sefer baş omuzluklardan bağlanıyoruz limana. N'oluyor tufan mı kopacak diyorum içimden. Fırtına yok henüz hava da gayet sakin. Karaya çıkıyoruz akşam üstü 6 oldu saat, yemek yiyelim derken yağmur başlıyor ufaktan.
Çok da sakin yağıyor hiç hoş değil.
Yemekten sonra tekneye dönüyoruz artık gece yarısı oldu. Açıkta hava başlamış sanki. Sohbet muhabbet yorgunuz yatıyoruz. Deniz ise hareketli. Limana bağlandığımız kıç kamaralardan birinde yatıyorum. Yarı uyur vaziyette. Halatlar sürekli boşlayıp gerildiği için ses bol, insan tetikteyken dalamıyor uykuya tam. Gerçi ben rüzgarı dalga sesini, halat gıcırtısını ezelden severim de... halatlar geriliyor boşalıyor geriliyor tekrar- artık uyudum gibi....

...daaan diye bir sesle fırlayıp kendimi havuzlukta buluyorum. Teknenin benim kamaranın olduğu kısımdan limana bindirdik. Usturmaça vs hepsi havaya çıkmış. Yan tekneden Niko fırlıyor, solumuzdaki tekneden diğer ekip ayakta. Bizimkiler fırlamış benle havuzluğa.. Koşturmaca başlıyor teknenin içinde. Motoru çalıştırıyoruz. İleri geri yapmamız lazım sürekli, zira demir taramış durumda. Hava da var. Dalga ve rüzgar sürekli karaya atıyor. Bağlıyız halen limana da. Demirin sürekli boşunu alıyoruz, geliyor. Çünkü altımız dümdüz koca blok bir kayaymış meğer ve demir boşta. Saat gece 1.30. Kaptan dümende ileri geri yapıyor sürekli. Ne yapacağımıza karar vermemiz lazım fırtına ufaktan başladı sanki. Niko bağırıyor “guys hurry up storm is coming”.  Limandan çözülüp tekrar demir atmamız lazım ama fırtına başladı geri bağlanmamız çok zor olabilir. Birkaç seçenek var. Ya yeniden demir atmayı deneyeceğiz aynı yere ki tutmayabilir. Ya limanda alargada açıkta sabaha kadar debeleneceğiz bağlanmadan ki hava 35-40 knt’a yakın. Ya liman polisine yanaşıp ben çok hastayım dramasını oynayacak biz kızlardan biri ve feribotun yerine yanaşacağız acil durum diye. Ya da bütün gece böyle bir taraftan şu anki gibi karaya bağlı ama demir tutmayan bir halde dümende bir ileri bir geri yapacağız nöbetleşe. Karar veremiyoruz. Niko sesleniyor “this will be a looong long nite!”. Tabi adam bütün gün boyu katamaranını sapa sağlam bağlayıp elli kere her yanına baktı. Halatların etrafına havlu bile doladı, limandaki betonlar fırtına da sürtünmeden aşındırmasın diye halatları!!.

Bu arada, yanımızdaki tekneler ayakta çünkü bize bir şey olursa sağdakine de soldakine de bir şey olur. Solumuzdaki teknenin kaptanı izlemede “If you’re in toruble then we’re in trouble” diyor. Anladık da amca ne yapacağımıza karar vermeye çalışıyoruz biz de burada. Gedom bile ayakta (guzel gedom olur kendisi assolist kadrosundan, sesi çıkmıyor klasik, izlemede...). Karar veriyoruz. Hazır tam hava düşmüşken, fırtına kopmadan çözülüp yeniden demir atıp bağlanacağız. Bu neresinden baksan bir 30dk alıyor. 4 kişi koşturuyoruz teknenin üstünde Gediz (güzel gedom) tabi 5.kişi olarak halen izlemede. Bu arada hava güzelken yerlerde bıraktığınız deniz gözlükleri (tehlikeli bu işler) böyle bir anda koştururken ayağınıza dolanıp kırılıp ayağınızı kesebiliyor ki Burakın başına geldi. Demir atıyoruz ve bağlanıyoruz. Başarısız! Yine tarıyor demir. Haydiii bir daha çözülüyoruz bir daha deneyeceğiz.. İkinci demir atış ve bağlanış. Gene tutmuyor.. gece sa 3.30 oldu. Üçüncü kere deneyelim diyoruz, herkes bir stres olmuş durumda. Böyle zamanlarda bana bir gülme gelir genel. Bir daha çözülüp bir daha demir atıyoruz. Fırtına başladı artık. İskelede yan teknelerden üç kişi, teknede dört kişi, ırgatta bir kişi.. Halatlar uçuşuyor. Atıyoruz demiri. Bindi mi demir vs derken. Teknenin önünden ses geliyor “tuttu abi galiba bu sefer”.
Önden ses gelemiyor tabi ki! O fırtınada öndekini nasıl duyucan.. bizimkilerden biri tuttu galiba diyor... Evet başarıyoruz. Saat sabaha karşı 4.30. Kamaralara giriyoruz ve bir yağmur bastırıyor ki... O sırada Halkidiki tarafında ağaçlar devrilmiş birkaç turist ölmüş fırtınada vs. Ertesi gün öğreniyoruz.

Güneş doğuyor. Sabah 7'ye doğru havuzluğa çıkıyorum.. Yağmur devam, hava kalmış.
Sakin. Doğa.. Muhteşem.    


13 Kasım 2018 Salı

Yakın Yerler: Alexandrapouli-Halkidiki-Thassos

İnsan bazen nasılsa yakın yerlere gideriz deyip, hep uzaklara seyahat ediyor. Onca Yunanistan seyahatine rağmen, Dedeağaç’a (Alexandrapouli) gitmemiştim. 7-8 günlük bir tatil yakalayınca, arabayla, Dedeağaç, Thassos, Kavala ve Halkidiki fırsatı çıktı. Halkidiki’nin hakkını verelim derseniz sadece o bölge için 1 hafta ayırmanız gerekir.
 
Bu tarafa yolu düşenlerin en korktuğu şey, İpsala sınır kapısında saatlerce beklemek. Bu yüzden hiç bir bayram tatiline denk gelmeyen bir dönemde gitmekte fayda var. Ya da motorla geçeceksiniz. İstanbul’dan İpsala sınır kapısı yaklaşık 3.5 sa sürüyor. Oradan da ilk durak Alexandrapouli yarım saat kadar.

Halkidiki’ye kadar aşağı inecekseniz, geze geze gitmeniz de fayda var. Çünkü İstanbul Halkidiki yaklaşık 8 saat sürüyor. Yalnızca Halkidiki’ye gitmeyi tercih edenler, Selanik’e de uçakla gidip araba kiralayabilir. Lakin bu tarz tatiller için en makulü karavan. Karavan için çok elverişli ve keyifli bir rota.
 
1. Gün Alexandrapouli-Komotini (Gümülcine). Alexandrapouli yakınlığından dolayı sıklıkla hafta sonları gidilip yeme içme deniz vs yapılabilinecek bir yer. Gerçi ben denizini aşırı beğenmesem de görmek için denenir. Ama burada bir mola verip, Thea Thalassa da deniz kenarındaki tavernada yemek yedikten sonra yola devam etmek daha makul. Gece Komotini de ucuz bir yerde kalabilirsiniz. Alexandrapouli Komotini arası 40dk.


Ellenis Taverna
2. Gün Halkidiki/Sithonia Yarımadası/Elia. Komotini’de uyandınız, sabah sabah şirin bir yerlerde frappe içelim derseniz, Xanthi’ye geçin (İskeçe). Komotini’den sonra 20 dk civarında. Eski şehre doğru girin, tam ortada bir sürü küçük kafelerin olduğu bir meydan var, sevimli güzel. Bugün yol uzun önce Kavala üzerinden sahilden deniz kenarlarına bakacağız, ardından hedef Halkidiki Sithonia yarımadası. İskeçe’de takıldıktan sonra yola devam, burada Kavala’ya şehre uğramak isteyenler olabilir, biz es geçtik çok vakit yoktu. Kavala’dan Halkidiki’ye giderken tavsiyem otobandan vs gitmeyin, denize en yakın yoldan sahilden devam edin, yol uzuyor elbette de gezip göreceğiz ya. Kavala’dan Stavros’a kadar deniz kenarı oldukça güzel. Aralarda ufak deniz kenarı tavernalar ve şezlonglar var. Duş ve Şezlonglar bu bölgede ücretsiz. Kavala’dan deniz kenarından devam ederken, sahildeki çeşitli yerlere pek çok giriş göreceksiniz, tavsiyem Ellenis Taverna (Eleftheres bölgesinde). Bu tavernanın tabelasını görene kadar sahilden devam edin. Yemekler güzel, denize de girebilirsiniz. Burada bir 3 saat oyalandıktan sonra yola devam. 1.5 sa sonra Pyrgadikia’da küçük balıkçı kasabasında mola verip kahve/Alfa/Mythos artık canınız ne çekerse. Zaten Halkidiki’ye de vardınız sayılır, yarım saatlik yolun ardından Sithonia yarımadası/Elia’dasınız. Deniz kenarında bir yerlerde konaklıyoruz, euro çok pahalandı, oteller anlamsız fiyatlar, keşke çadırla ya da karavanla gelseydik diye düşünüyorum. Geceleme Elia’da olacak. Ama Elia’da akşam yapılacak pek bir şey yok ya güneye Neo Marmaras’a, ya da kuzeye Nikiti merkeze gitmek gerek. Her ikisi de 10’ar dakika mesafede. Neo Marmaras’ı tercih ediyoruz.. ve klasik.. resepsiyondaki çocuk beni yanılttı. Burası Marmaris merkez gibi aynen. Bu kadar kalabalık benim bünyeme iyi gelmiyor hemen uzaklaşıyorum. Kendi bildiğim araştırdığım gibi yapacağım, Neo Marmaras’a girmeden hemen önce sahilde To Simadi var. Kumsalda masalar vs, restaurant dolu,  güzel  sakin bir taverna. 
3. Gün. Halkidikiyi biraz anlatmam lazım. Bu bölge 3 yarımadadan oluşuyor.
    ·   Athos, manastırın olduğu ve kadınların giremediği kuzeydeki ilk yarımada.
    ·   Sithonia, ortadaki, ormanlarla kaplı, yemyeşil ve bir çok campingin olduğu, bana göre en güzel olan yarımada.
    ·   Kassandra, en güneydeki, daha çok Bodrum Çeşme’ye benzeyen, hiç anlayamadığım şekilde en  çok tercih edilen yarımada. Sanırım burada daha çok otel ve restaurant olduğundan. Ama bence en güzeli ortadaki yarımada, Sithonia. Yemyeşil orası.
 

Mega Portakali
3. Gün Halkidiki/Kassandra Yarımadası/Kriopigi ve Afytos. 3. Günü, Kassandra yarımadasına geçmeden önce, Sithonia yarımadasını arabayla dolaşarak geçireceğiz. Tam tur yapmamız neresinden baksanız bir 2.5 sa sürüyor, durmazsanız. Haliyle ben varken o 2.5 sa. 15 saate çıkıyor. Sithonia’da çok fazla koy var. Hepsini denemek imkansız ama birkaç beğendiğim koy ve plaj paylaşayım. Lagomandra Beach deniz güzel ve ağaçlık. Ethnik Beach, hippi, bişeyler içilebilir. Elbette giriş ücretsiz. Tabiki şezlong ve şemsiye de ücretsiz. Normalde Yunanistan’da şezlong vs’ye ücret ödersiniz ama bu bölgede hiç yok. Katsiki çok güzel masmavi ama çok kalabalık. Orange Beach de aynı şekilde güzel ama kalabalık. Ormanın içinden Mega Portakali’ye gidelim. Eh kalabalık ama çok çok güzel bir turkuaz burası. Bu bahsettiklerim de ne şezlong ne şemsiye var.. Ormanın içinden ulaşıyorsunuz, havlunuzu kuma seriyorsunuz. Zaten mini mini koylar hepsi. Sithonia daha önce de değindiğim gibi bir sürü kamp alanıyla ünlü. Bunların kimi lüks kamp kimi orta seviye. Fiyatlar da ona göre. Bu anlamda en çok tutulan kamp Akti Moussa. Bungalowlar vs fena değil de. Plaj tarafında çalan bu müzik artık kaç desibel bilemiyorum da gereksiz. Restaurantı da güzel ama o bildiğimiz ufak salaş tavernalardan değil, daha şık.. tercih etmem. Kişiye göre değişir.
Sithonia’da yemek için başka tavsiyem de Elia’da  Boukadoura Restaurant. https://restaurantguru.com/Boukadoura-Nikiti
Bu restoranın sağından ve solundan da denize girebilirsiniz. Kestanelidir dikkat. Seviyoruz ama deniz kestanelerini çok. Burada saat 5 gibi birşeyler yedikten sonra, güneş batarken sakin denize girilebilen hafif müzikli bir yer bulmalıyız. Cielo. Çok iyi. Saat 20.00 oldu gibi, bu gece en güneydeki yarımadada, Kassandra yarımadasında (Kriopigi kasabasında) kalacağız. O tarafa geçiyoruz. Mesafe yaklaşık 45 dakika. En aşağıdaki bu yarımadada kalma seçenekleriniz çok, akşam Afytos’a gideceğimiz için, oraya en yakın yeri tercih ettim. Otele yerleştikten sonra Afytos kasabasına gidiyoruz, dar sokaklar kale vs sevimli baya. Çok yemek seçeneği var herhangi bir restaurant denenebilir.

Afytos
4. Gün Halkidiki/Kassandra Yarımadası/Kriopigi ve Afytos. Bu gece de aynı yerde kalacağız. Çünkü bugün de bu yarımadayı gezme planı var. Bazı plajları sevdim bazılarını da tutmadım bu yarımadada. Adada bir sürü beachclub var, bazı yerlerde şezlong şemsiye ücretli. Zaten çok kalabalık hiç hoşlanmıyorum bu beach club ve bangır bangır müzik işinden. Posidi beach’i beğendim. Uzun sahil ufak ufak restaurantlar cafeler var. Posidi bana Midilli’de Petra’yı hatırlattı. Pek çok yerin denizi güzel. Elephant Beach/Villa Beach vs popülerler. Buralar da Türkler de çok bu arada. Sa 17.00 oldu biraz acıktık da.

Bakalis Restaurant a gidiyoruz. http://www.bakalis-restaurant.com/
Deniz kenarı ve lezzetli. Tavsiye ederim.
Akşamüstü güneş batarken Afytos’ta Notos’a gidip bişeyler içmek lazım. Ardından bir tavsiye, Kriopigi’de Anthoulas restaurant. https://www.grekomania.com/catalog/anthoulas-restaurant.
Biraz gizli saklı ama güzel. Köyün içinde, denizden uzak.
5. Gün Halkidiki/Sani Beach/Thassos. Bu gece nerede kalacağız, Kavalaya mı gitsek, Thassos’a mı geçsek hiç birşey belli değil. Çok programsız bir tatil oldu sanki. Şimdi nerede geceleyeceğiz kararsızız. Thassos dedik. Bakalım. Sabahtan Sani beach ve o bölgeyi gezmemiştik. Şu meşhur Sani Beach Club’a da bakalım. Güzel ve Luks otel elbette, sahil deniz de güzel. Yine Kassandra yarımadasında bir diğer lüks güzel otel de Alexander The Great Beach. Bunların dışında pek çok ufak otel mevcut. Sani Beach’in ardından yola çıkıyoruz. Nonstop  Keramoti’ye varmamız 3 saat civarı.  Thassos’a feribotla geçeceğiz. Burası diğer adalar gibi değil, önceden feribot bileti almıyorsunuz. Feribota binişte alıyorsunuz. Hiç sıra yok, muhteşem. Yarım saatte bir arabalı feribot var ve yol yarım saat sürüyor. Çok basit. Feribottan inip adanın batısına doğru yola çıkıyoruz. Thassos çok büyük bir ada değil. Tamamını araba ile deniz kenarından dolaşmanız 2 saat sürüyor. Elbette koy koy gezmeye başlayınca iş değişir. Feribottan indik saat 18.00 hem yemek hem deniz için bir yer: To Palio Klisma Fish Tavern. Burada sanırım bir 3 saat geçirdikten sonra.. Skala Marion’da bir pansiyona gidiyoruz. Hem Skala Marion’u hem de bu küçük oteli çok tavsiye ederim.  Thassos’a bir daha geldiğimde de gene burada kalırım. Kasabaya 100 m mesafede. Küçük küçük restaurantlar var koyda. Baya minyatür bir yer burası ama güzel. Sahilde Cavo D’oro cafe var birşeyler içelim vs. Garson kız o kadar ağır, isteksiz ve mutsuz ki..  Altı üstü bir mythos getirecek 45 dk sürdü. Yarın akşam yandaki mekanı deneyeceğim.  


Skala Marion Sahili
6. Gün Thassos/Skala Marion. Sabah, kahve içmem lazım, bizim pansiyondan kasabaya 100 m mesafe, bir tek Cavo D’oro açık. Benim garson kız gene orada, gene mutsuz. Oturuyoruz. Bir kahve. İlgilenmiyor bile. Kahvemi de içemedim. N'apalım başka bir yerde yolda içeriz artık. Akşam buraya gelmeyeceğim. Adayı dolaşmaya başlıyoruz araba ile.  Bazı koylar çok güzel. Özellikle Notos. Arabanızı yola bırakıp patikadan aşağı iniyorsunuz. Çok turkuaz. Eylül’de kimse yokken gelmeli. Bir diğer güzel sahil Golden Beach. Çok uzun dalgalı ve çok berrak. Burası biraz Assos Kadırga koyuna benziyor bu arada. Sahil çok geniş ve uzun. Yemek yenecek mekanlar da var. Ayrıca bu uzun koyda baya otel de mevcut. Sanırım insanların bir kısmı bu bölgede de kalmayı tercih ediyor. Thassos’un etrafını hiç durmadan 1.5 2 saatte gezebilirsiniz ada küçük. Ama çok fazla koy ve restaurant var. Akşam oldu Skala Marion kasabamıza geri dönüyoruz. Koy’da 4-5 restaurant var bir tanesi de Corelli’s. Corelli’nin Mandolini gibi. Ordan geliyor. Çok kalabalık bir taverna bu. Akşam geldiğimde tekrar spagettileri bitmiş, o derece. Yemekleri güzel tavsiye ederim.
Skala Marion Sahili
Marble Plajı
7. Gün. Biraz sıkıntılı çünkü Thassos’da görmediğim iki koy kaldı Marble Beach ve Vathy. Mümkün değil adadan ayrılamayız.. illa onları da görmem lazım. Feribot öncesi Marble Beach’e gittik. Yol baya kötü ve çok aşırı kalabalık. Tamamen kum/toprak karışımı çünkü bu bölgede de mermercilik yapılıyor.  Marble Beach’te deniz kum değil ufak ufak mermer taşlarından oluşmuş bembeyaz. Baya güzel. Ama çok kalabalık, değer mi emin değilim. Kimse yokken muhteşemdir. Buraya motorla inmek de çok zor, baya bol mermer tozu yutuyorsunuz. Dönüş yolu: gene Limenas-Keramoti. Feribotta hem hiç sıra yok hem de 30 dk.da geçiyor çok kolay. Ardından da önce Alexandrapoli, Orange 6’de yemek ve İstanbul’a dönüş. Bayram ve resmi tatillerde sınırda beklemeniz 5-6 saate kadar varıyor, o yüzden tavsiyem başka zamanlarda gitmeniz. Sanırım 5 saatte (440 km) İstanbul’dan Keramoti’ye trafiksiz bir günde varmak ve ardından adaya geçmek kolay olur. Thassos’u çok beğendim, hem yakın hem denizi güzel hem de mütevazi bir ada.
 
Notos Plajı

 

21 Temmuz 2018 Cumartesi

Biraz Bruge..


Çikolata ve bira.. burası çok masalsı bir yer. Şehir küçük ve çok kalabalık. Nisan sonu. İnsanlar parmak arası terliklerle dolaşıyorlar. Bahardan ziyade yaz havası var. Bruge’den bahsediyorum.. hayal ettiğimden daha güzelmiş.
Bu bölgeyi gezmeniz için üç gün yeterli. Pek çokları Brüksel havaalanından trenle 1-1.5 sa. buraya gelmeyi tercih etseler bile, ben araba kiralamanızı öneririm. Antwerp Bruge ve Gente üçgenini gezmek adına.

Brüksel
Brüksel’e indikten sonra saate göre, o gün Brüksel’de gecelenebilir. İnsanlar Brüksel’de hiçbir şey yok dese de, dördüncü gelişim olmasına rağmen, bir şeyler bulmayı beceriyorum sanırım. İlla ki gidilmemiş bir bölge, denenmemiş bir restoran ya da takılınmamış bir bar çıkar karşınıza. Buraya dair verebileceğim en büyük ipucu, eski şehirde kalmak yerine (Old Town), daha lokal ve çalışan kesim için de popüler olan Xilles bölgesinde kalmanız. Old Town’da kalmayı tercih edenler ise meydan ve çevresindeki salaş ve turistik mekanları tercih edebilirler. Zevke göre. Bence ikisi de denenebilir. İçeceğiniz şey ise elbette ki bira.. Delirium. http://www.deliriumcafe.be/ Burada o kadar çok farklı bira seçeneği var ki. Yemek içinse en ünlüsü elbette Leon. Midye zinciri. http://www.chezleon.be/en/


Antwerp
Gece Brüksel’de geçirdikten sonra yola çıkabilirsiniz. Antwerp’e doğru – ya da Fransızca söyleyelim Anvers’e doğru. Bu şehrin Fransız aksanı ile söylenişi çok hoşuma gidiyor. Antwerp Bruge’den bir miktar daha büyük bir şehir. Brüksel’den yaklaşık yarım saat arabayla, dolayısıyla kesin uğrayın. Antwerp’in de eski şehir kısmı çok çok başarılı. Dar sokaklar, ufak dükkanlar, bir sürü çikolatacı. Aşırı sempatik. Park yeri konusu önemli. Eski şehrin bulunduğu bölgenin çevresinde, liman (kanal) civarında kat otoparkları mevcut. Avrupa’da her ülkede park etme kuralları ve renkli çizgilerin anlamları farklı olabiliyor. Dolayısıyla araba kiralayan herkese https://www.car-parking.eu/belgium/brussels web sitesini tavsiye ederim. Tüm Avrupa, kurallar şehir bazlı rankli çizgiler, otopark fiyatları ve hangi alanda saat kaçta parasız (free parking) yapabilirsiniz detayları buradan bulabilirsiniz. Haritalı. Faydalı bir site. Gezerken durduk yere fazladan para vermeyelim hiç bir şeye.

Antwerp’e dönecek olursak. Dar sokaklar yemesi içmesi, birası çikolatası bol. Buraya 3 saate yakın bir zaman ayırmanız kafi. Bu dar sokaklarda size bir yer tavsiye edeceğim. Fish a’gogo.  https://www.tripadvisor.com.tr/Restaurant_Review-g188636-d10263071-Reviews-Fish_a_gogo-Antwerp_Antwerp_Province.html
Fish a'gogo

Büfe vari bir mekan. Ayaküstü restaurant. Deniz ürünleri var bir sürü ve uygun fiyatları. Bir de yanında Triple D’Anvers içtiniz mi. Nefis. Çok tavsiye ederim. Öyle dış görünüşü iyi vs yer arayıp kendinizi aldatmayın. Salaş iyidir. Anlarsınız zaten dışarıdan da. Mekanın tabureleri boş kalmıyor. Brüksel’den Bruge’e geçerken Antwep üzerinden geçerek – ancak akşam saatlerinde Bruge’e varıyoruz. Bruge Antwerp arası da 1 sa. Kadar. Kısa.

Bruge’e gelirsek.
Fakat öncesinde başka bir tavsiye Antwerp’teki çikolatacılar Bruge’dekilerden daha iyi. Dönelim Bruge’e. Aslında herkes iki gün yeter dese de, deniz kıyısı ve çevre bölgelere de gitmekte fayda var. Bruge küçük fakat denemek isteyeceğiniz bir sürü iyi restoran var. Çok fazla Michelin ve Michelin’e aday vs.. Bunlar dışında ufak küçük restoran da bol. Dolayısıyla iki gün herkese yeterli gelmeyebilir. Konaklama için tabii ki de eskişehir’de bir yeri tercih etmenizi öneririm. Ama eskişehri saran, nehir kıyısının iç tarafında kalan yakın yerler hem trafikten uzak hem de bir miktar gürültüden uzak ayrıca park yeri bulmanız daha kolay bu bölgelerde. Hatırlatmakta fayda var pazar günleri hariç bu tarz Avrupa şehirlerinde arabanızı bıraktığınız her yer için belli bir para ödemeniz gerekiyor; bu parayı ödemediğiniz taktirde de yüksek bir meblağ ve bir ceza ile karşı karşıya kalıyorsunuz dolayısıyla buralara gitmeden önce okuyun derim.

BeerWall
Bruge’ün ana merkezini dar sokaklarda sürekli yürüyerek gezebilirsiniz. Bisiklet de bir alternatif ama yürümek daha makul. Kulağa çok turistik gelse bile, mutlaka yapmanız gereken aktivitelerden bir tanesi tekne gezisi. Çünkü nehirlerle dolu bir bölge olduğu için nehir tarafından görebileceğiniz görüntüleri maalesef yürüyerek çok göremiyorsunuz. Yaklaşık 1 saatlik tekne gezisi. Kaptan Bruge’ün tarihini on numara anlatıyor. Deneyin. Şehrin içinde 3-4 farklı yerden kalkıyor bu tekneler. Kime sorsanız gösterir. Haritan bakınca da görürsünüz zaten.  

Sadece şehir gezecekseniz bunun için iki gün gerçekten kafi ama çeşitli restoranlara gideyim farklı barları deneyeyim istiyorsanız bir miktar daha zamana ihtiyacınız olabilir. Bruge’ün en büyük özelliği milyonlarca biracı ve çikolatacısının olması. Ayrıca Bira ve peynir de lokaller arasında popüler. Biraları daha yüksek alkollü ve buğday tadı daha yoğun. Biz efesimizi tuborgumuzu çok sevsek de, bunlar da başka lezzetli. Ve dahası baya aromalı.
Konaklama açısından da çok geniş bir yelpaze mevcut. Yer gök otel. Küçücük alanda.  Nehrin çizdiği yuvarlak daire içinde kaldığınız müddetçe her yeri çok rahat yürüyorsunuz. Yine aynı şeyi tavsiye edeceğim. Booking.com’dan yapmayın rezervasyonu. Otele mail atın. Yer yok gözüken yerlerde yer bulabiliyorsunuz.
Restoran için çok seçenek mevcut-tek tavsiyem olacak-Carlito’s. Evet İtalyan. Bence güzel, sakin.. lezzetli. Ortaklarından bir tanesi de Türk ama Türkçe konuşamıyor pek. Şans eseri denk geldik. Zaten Türk olduğu da anlaşılmıyor. https://www.carlitos.be/en/

Rated bir yere girmek istiyorum derseniz Bruge’de iyi restoranların çoğuna yer ayırmanız gerekli. Ya bu restoranların websitesinden girip yapabilirsiniz. Ya da  thefork.be gibi websitelerinden. Yeri gelmişken, bir şehirde iyi restorana gitmek istiyorsanız bakacağınız yer kesinlikle tripadvisor olmasın. Sadece turistik bir yönlendirmeye maruz kalırsınız. The telegraph, condenast, the guardian gibi gazetelerin gezi bölümlerindeki tavsiyelere bakmanızı öneririm.,

İkinci tavsiyem Bruges Gin Club. http://www.brugseginclub.be/ Ara sokakta. Azıcık oturma yeri var. Ama güzel. Bira için değil, gin ve türevi kokteyler için. İçeride jazz çalıyor. Diğer tavsiyem yine nehir kıyısında, manzarası çok iyi olan bir yer. Bahçe tarafı tam nehir kıyısında. Başarılı. 2be Beer Wall. https://www.2-be.biz/en/home/

Bunların dışında Le Trappiste ve De Garre yine tavsiye ederim. De Garre yalnız biraz saklı kalıyor, çok dar bir sokakta, harita ile gidiyorsanız aklınızda olsun, o dar sokağın başındaki duvarda işaret var.
Öyle çok hareketli bir gece hayatı yok. Zaten tüm gün yürüdünüz. Güzel yemek, güzel içki vs’nin ardından sakinlemekte her yer. Fiyatlar konusuna gelince de biralar genellikle 4- 5€, kokteyl ise 8-9 € civarı şehirde. İstanbul'daki fiyatlardan farklı değil, Lüks yerleri saymıyorum elbette. Ve maalesef çok daha iyiler.   

Son olarak tavsiyem “Straffe Hendrik”...  Aşağıda Straffe Hendrik ile Zot karşılaştırması mevcut.
Bu konuda bana güvenebilirsiniz..

Straffe Hendrik v. Zot - Hangisi daha güzel?


 

10 Eylül 2017 Pazar

Salty Greece / Yelken hep yine yeniden


Argo Saronic Adaları - 7 Günlük Rota (135 mil)

Şu an sabahın 7’si
4. gündeyiz
Spetses’den eski limandan demir aldık, istikamet Hydra
Bu gezi yazısının akibeti diğerleri gibi olmasın hemen yazayım istiyorum
Deniz sakince, hava 10-13 kn
Güneş doğuyor, aşağıdaki gibi, yazıyorum. 6 kişiyiz+bir bebek+45 ft 2015 Doufour yelkenli
Rota: ArgoSaronic adaları

                                                               Ozge Yıldırım
Rota Başlangıç:
Ctesi sabah İST-Atina uçuşunun ardından Atina’ya varıyoruz. Doğru Alimos Marina’ya. Burası Havaalanına 45 dakika otobüsle. X96 otobüsü ile, havaalanından geliş rahat, bu sahil kasabalarına direk gelebilirsiniz. Kişi başı 6 eur, 45 dakika. Taksi derseniz 40 euro.

(1. Gece) Ctesi - Alimos-Aegina (Agia Marina); Alimos Marina’da çok bekliyoruz. Tekneyi almamız vakit aldı. 17.00’de  Alimos’tan Aegina’ya hareket ederiz diye planlıyorduk / akşama sarkttı. Tekne erzak alışverişini Marina girişinde büyük marketten hallediyoruz. Beklerken sahilde EDEM diye bir taverna var, güzel, önünden de denize giriliyor. İdare eder. Atina sahilindeki diğer yerler gibi. Ancak 19.45’te demir alabiliyoruz. İstikamet Aegina adasının kuzey doğusu: Agia Marina koyu. 1.5-2 saate yakın da yolumuz var. 12 mil.

Aegina adasının doğusunu tercih ediyoruz; batı tarafı merkez. Biraz daha uzak ve tüm flotillalar önümüzden yola çıktı. Bu sebepten adanın batı tarafında yer bulmamız imkansız. Ta güney batıya Perdika’ya inmemiz gerek o da uzak, çok geç oldu. Adanın arka tarafındaki (doğusu) Agia Marina koyuna demirleyeceğiz / hayırlısıyla. Sa 22’ye doğru koydayız. Rüzgar sağlam esiyor. Agia Marina büyük bir koy fakat asıl gitmek istediğimiz yer havaya çok açık ve sığ. Koyun kuzey doğu tarafı korunaklı fakat full, çok fazla tekne sığınmış. Halen de gelenler var. Bir şekilde demirliyoruz. Alargadayız, koltuk almadık. Herkes yorgun, makarna suyu koyduk, kimse bir şey yemek istemiyor. Mythos sohbet ve uyku. Derken, sabah 4’e kadar tavernalardan birinden gelen müzikle-düğün herhalde-pek uyuyamamış ekip. Ben duymadım.

(2. Gece) Pazar – Aegina’dan Poros: Sabah erken, hava kalmış, deniz güzel. Dinghy’yi indiriyoruz. Kıyıya çıkıp bir fırın bulacağız. Kahvaltı öncesi. Köy güzel. Akşam için de vakit kalsaydı sahilde güzel tavernalar var, gece de gene sahilde Baracuda diye hemen denizin dibinde bir bar. Ben burayı erkenden Alimos Marina’dan çıkabilecek tekneler için tavsiye ederim. Hem ilk çıkışta az yol yapıyorsunuz hem de köy güzel ve hareketli. Kumsal tarafından denize girip kahvelerimizi içiyoruz. Fırından da alacaklarımızı aldık. Çok lokal bir yer.

Ardından Poros’a doğru yola çıkıyoruz. Yaklaşık 15 mil. Biraz hava var, 18 kn, ve yelken. Poros ilk durak Russian Bay. Su çok kirlenmiş. Fotolar çok güzel olsa da. İkinci durak hemen yanındaki Love Bay. Burada Yacht week party var full ABD’li koy. Koy çok güzel olsa da su gene bulanık gibi. Dinghy’yle şu sahile çıkıp bi bakalım şu yacht week partisine😊

                                                                                                                    Poros Russian Bay /Ozge Yıldırım
Akşam üstü 19’a doğru Poros ana limana geliyoruz. Elbette gene yer yok. Ki burası çok büyük tüm Poros sahil boyunca kaldırımlarda demirleyeceğiniz yerler var. Bir yer bulduk Port Authority damladı hemen burası olmaz falan da filan da. Hava gene karardı. Az ileride alarga, sonra dinghymizle kıyıya. Bizim dingi 6 kişi+bebek+puset almıyor. Çift tur yapmak gerekiyor😊 Poros liman eh işte, 1 gece yeter hatta pas da geçilebilir tabi de. Ada tam rotanın üzerinde olduğundan konaklamaya elverişli. Yoksa Poros illa görün diyeceğim bir ada değil.
 
(3. Gece) Ptesi – Poros’dan Spetses: Sabah erkenden Spetses’e doğru yola çıkıyoruz, 35 mil. Bugün gene yelkenlik hava var. Poros-Galatas kanalı geçtikten sonra hava başlıyor. Dalga da esaslı. Cenovayı açtık yol alıyoruz güzel. Aşağı güneye inerken ok’de umarım dönüşte bu hava olmaz, kuzeye çıkarken zorlar. 25 mil sonra arada Dokos adası var. Orada mola verip yüzeceğiz. Dokos’dan Spetses 10 mil kadar yakın.. Spetses’de kolay yer bulsak hiç fena olmaz. Lakin iki gündür zor oldu-gerçi kimseden bir şikayet duyulmuyor ama. Spetses’de ekibin geri kalanı var. Arkadaşlar limandan kontak ayarlıyorlar. Kostas, Old Harbour’da yer tutuyor bize. Ne kadar erken orada olursak o kadar şansımız var.

Spetses çok güzel bir ada. Buraya Atina’dan 1.5-2 saatte feribotla da çok kolay gelebilirsiniz. İki tane merkezi var Old Harbour (Eski Liman, Palio Limani) ve Dapia. Feribot Dapia’ya yanaşıyor. Old Harbour’dan Dapia’ya kadar bağlanabileceğiniz yerler mevcut. Restaurantların önünde bir sürü yer var diyemem. Biraz Orloff’un önü müsait bu açıdan. Old Harbour güzel. En güzel restaurantlar da burada zaten.  Bunlar merkez. Bu arada Eski Liman ve Dapia arası da yürüyerek 20 dakika, faytonla 5 dakika. Adada sanırım 3-4 tane taksi var ve araba yok pek. Bunların dısında en guzel koy Zogeria Beach. Bu koyda da demirleyen baya tekne var. Denizi muhteşem. Ama merkeze uzak 7-8 km. Adanın güneyinde de pek çok koy var, rüzgara göre demirleme tercihi değişir ama Zogeria baya korunaklı.

Adaya feribotla gelecekler için de tavsiyem ya eski limanda (Palio Limani) ya da Dapia’da kalmaları. Bence eski liman iyidir. Güzel resturantlar var, güzel barlar var deniz kenarı. Zaten çok da ufak. Dapia daha turistik. O da fena değil. Dapia’nın ilerisinde sahilden giderken Zogeria tarafına doğru 2-3 tane güzel mekan var, kokteyl bar. Nuovo 1800, Cielo bunlardan ikisi.

Eski Liman’da yer bulduk bağlandık. Ardından önce eski limanın arka tarafında kalan Agia Marina koyundaki Paradise beach’e yürüyoruz. Gene bi 15-20 dakika tutuyor. Yol çok güzel evler çiçekler begonviller. Deniz de fena değil. Zengin bir ada burası. Dönüşte eski limanın deniz tarafındaki girişinde bir fener var. Ve onun arkasında bir koy, denize girmek için. Lakin taş, kestane ve yosun. Ama güzel tavsiye ederim. Güneş de batıyor.

Akşam ekibin geri kalanıyla buluşup eski limandaki Liotrivi’ye yemeğe gidiyoruz. Sahibi çok misafirperver, mekan da iyi. Ben bir daha gelirim buraya.


                                                                  Spetses Old Harbour /  Ozge Yıldırım
Spetses’i nasıl gezeriz. ATV. Çok çok elverişli. Tüm ada boyunca yol dolaşıyor ve araba yasağı var. Adada araba olmadığından ya motor ya da atv kiralayıp koy koy dolaşabilirsiniz. Bu arada eski limanda pek yok ATV kiralayabileceğiniz yer. O yüzden Dapia’dan kiralamanız gerekiyor. Artı eski liman 19.30’da atv girişine de kapanıyor cezası da 200 eur.

(4. Gece) Salı - Spetses’i şöyle bir tavaf edelim: Eski limandan erkenden Dapia’ya sahilden yürüyoruz. Yol boyunca denize girmek mümkün. Deniz de güzel. Sonra ATV kiralayıp tüm gün adayı bir tavaf edelim. En sevdiğim beach bar: Vrelos beach.  En sevdiğim deniz Zogeria büyük sahil. Ada etrafında tüm koylar yoldan atv ile giderken işaretli. Bulmanız kolay. Öğle yemeğini Zogeria’daki restaurantta yedik ama sanırım adanın arka koyundaki Manolas’ın yeri daha iyi bir tercih olurmuş. Deniz de orada iyiceydi. Adayı tüm gün rahatlıkla dolaşabilirsiniz ve toplamda 5-6 koy var. Arada bir de bebek vardı o bu zaman zarfında n’apıyor diye soran olursa. N’apsın kanguruda annesine bağlı atv’de uslu uslu geziyor. Nereye gitsek oraya geliyor. Saat 19.30’da atvleri bırakıyoruz. Ve Nuovo 1800’e koktyel’e. Oradan da Dapia merkezdeki tavernayı: Bouboulina’yı deniyoruz. Fena değil. Zaten Dapia’da bir sürü güzel yer de yok taverna anlamında. Hydra Spetses bu adalar Venetian etkisinde - İtalyan yeme içme de çok açıkçası. Bizim Ege adalarında bildiğimiz şekilde tavernalar daha farklı (Kalymnos, Symi, Patmos’dakiler vs daha farklı). Yemek de bitti. Poseidon otelin önünden direk faytona binip eski limana teknenin oraya gidiyoruz lakin kimsenin yürüyecek hali bile kalmamış.

Spetses restuarantlar: Tarsanas, Liotrivi ve Patralis. http://www.liotrivi-restaurant.gr/?lang=en
 

(5. Gece) Çarş – Spetses’den Hydra: Sabah sa 07.00, demir alıyoruz. İstikamet Hydra adasının güney ucundaki Bisti Beach, 12 mil, 1.5 sa. Hava sakince diyemem; arada 30 kn vuruyor. Meali: Good Luck in Hydra, Hydra limanda zor yer bulursunuz herkes sığınmıştır şimdi bu fırtınada. Bisti beach güzel de biz bu hava da bişey anlamıyoruz yağmur da başladı üstelik. Bisti beach ve yanında  chapelin olduğu koy çok güzel. Buradan 7 mil Hydra Port. Eveeettt macera başlıyor. Sabah Spetses’den yola çıkarken yandaki tekne istikamet sordu. Hydra dedik. Yerimiz var dedik. 11’e kadar dedik. Good Luck dedi adam. Haklıymış ama arkadaş biz de ne şanslı çıktık. Öncelikle Hydra Port’ta öyle kolay kolay yer olmuyor rez vs de yok. Bulan kapatıyor zaten yeri. Ayrıca liman çok ufak. Kapasitesi max 20/25 tekne .. attach olursan taş çatlasa 40/45 o bile zor. Bir de water taxiler ve asıl sürekli feribot yanaşıyor. Trafik yoğun alan dar. Bazen tekneler Hydra’nın karşısında Yunanistan’da Ermioni var oraya tekneleri bağlayıp watertaxi ile 1 sa gelmeyi de tercih edebiliyorlar. Burada yer bulamazsak tek seçenek yandaki Mandraki koyu. Rüzgar da aleyhimize oraya da kolay demirleyemeyiz. Önce bir yarım sa. dışarıda bekledik. Sonra da bir saat limanın içinde bekledik, eğlenceli baya.. dışardaki cafelerden izliyorsan. Teknedeysen bir diğer teknelerle falan itişme yaşıyorsun, komik ama. neyse o tekneyle konuş bu tekneyle itiş vs derken.. en en güzel yerdeki yelkenliden “friends we're getting out you come in” çağrısı gelince :)). Şans bizden yana. Direk girdik. On numara yer bulmuşuz bağlanmaz mıyız.. 40 metre demir attık derinlik 10 metre. Baya da sıkışık. Bu tarz yerlerde en büyük sıkıntı demirin bir başka teknenin demirinin üzerine binmesidir. İşte o zaman macera başlar. Rodos gibi derin limanlarda genelde dalgıç dalar çıkarır burada nasıl hallolur fikrim yok.



Spetses A shot with GoPro / Burak Bilgin


                                                                                                                          Hydra / Ozge Yıldırım
Ne diyebilirim ki. Hydra işte. Çok çok güzel. Limanın en güzel yerinde yer bulmuşuz, haliyle 2 gece kalıyoruz. Yanaşınca herkes dağılıyor. Valla ben de direk Hydronetta’ya kapağı atıyorum. Bu arada Hydronetta Plajı daha çok beach bar gibi olsa da yemesi içmesi güzel. Olur da denk gelirseniz burada bir öğle yemeği atıştırmanızı tavsiye ederim. Genelde beach barlar uyduruk olur fakat burası başarılı. Burada yaklaşık 5 saat oturabilmeyi başararak herkesi şaşırtttıktan sonra akşamüstü güneş batarken ekip tek tek Hydronetta’ya damlamaya başlıyor. Bayağ kalabalığız. Güneş battı akşam yemek Hydra’nın hemen limana yakın sokaklarından birinde Lulu’s tavern. Balıklar başarılı ve fiyat çok uygun.
 
(6. Gece) Perş - Salty Hydra!!: Sabah limanda İsalos cafe var. Kahvaltısı iyidir. Bu sefer limana giren çıkanı izleme sırası bizde. Ardından koylara yürüyüşe çıkıyoruz. Hydra adasının arkasındaki (doğu tarafı) Agia Nikolas beach’e gitti ekibin bir kısmı, water taxi ile. 30 dakika. Orası da oldukça güzelmiş. Özellikle Hydra’da deniz hareketliyken o taraf sakin oluyor rüzgar almıyor. Organize bir plaj.
 

Aegina Perdika / Ozge Yıldırım
(7. Gece) Cuma – Hydra’dan Aegina Perdika: 10.30 demir alıyoruz. Hedef: Aegina adasının Perdika koyu-Moni Island. Hava kalmış hiç yok sıfır. Poros kanaldan geçmeden Manastır koyuna bir bakıyoruz, görmemiştik. Orayı da beğenmiyoruz pek. Aslında Poros adası pas geçilebilir genel. Perdika’ya sa 14’e doğru varıyoruz. Hemen dibi Moni adası. Demirlemek ve gecelemek için uygun. Arzu eden Aegina Perdika balıkçı kasabasına da bağlanabilir. Lokantalar orada. Biz hemen karşıdaki Moni adasına demirledik.. Kıyıya kadar yaklaşılabilir. Koltuk almak da kolay. Kıyıdan kaya yükseliyor bu yüzden kıyı da derince. Derinlik 3/4 metre, dip kum. Koyun girişte sol tarafı rahat. Suya atlayıp yüzüp koltuk alıyorum. En sevdiğim bu. Atla tırman teknenin halatı bağla geri yüz. Kayalardaki yosunları da sevdim halı gibi, hepsi güzel olmuyor malum bunlarsa güzel.

Moni ile Perdika arası watertaxi çalışıyor ve 10 dakika’da geçiyorsunuz. Son taxi akşam 18 civarı. Perdika’ya geçip sahildeki tavernalarda yemek mümkün. Moni’den Perdika’ya botla (dinghy) geçeyim yemek yiyim o kadar kolay değil. En azından bizim dingimizle kolay değil. Sonuçta bu da bir motoryat değil😊. Watertaxiler her 15 dakikada bir var. Perdika’ya geçiyoruz Deka Taverna hemen water taxinin yanaştığı yerde. Çok başarılı. 18.30 teknemizdeyiz. Sa.20.00 hava sakin güneş batmış. ekip suda. Koy sakin.
 
Ctesi Moni’den Atina Alimos: Sa 05.45 saatim çalıyor. Hava karanlık su o kadar sakin ki. İnsanları uyandırıyorum. Demir alıp yola çıkmamız, 9 civarı Alimos’ta olmamız gerekiyor. Tekneyi bırakacağız. Sahile bağlandığımız halatları topluyoruz. Deniz çok sakin girsek mi? Karanlık ve sessiz. 06.15 pervane döner. Aegina’nın doğusundan kuzeye çıkıyoruz Atina/Alimos’a. 25 mil Perdika/Alimos Marina. 3 saat yol.  
 
Güneş doğuyor. Sea the sun.



 
                                                                                                                           Alimos'a doğru /Ozge Yıldırım