...çok hafif bir rüzgar var, aylardan
Temmuz. Alonissos, Kırlangıç adasındayız. Sabah suya girip yola çıkmışız, öğle saatleri. Sporad adaları, Skiathos
civarı. O sırada kaptan uyarıyor (bolu bilgin kendisi) “buraya girelim mi ne
dersiniz” ... meali “Gizmo fırtına akşam kopacak gözükse de, deniz bu belli
olmaz, oyalanmadan girelim Alonnissos liman’a - denize gireceksen gir burada
yorma sonra bizi”.
İyi girelim erken değil mi ama vs diyorum. Bir taraftan da Skopelos liman 15 mil uzakta. Aslında hedefimiz orasıydı ama kafadan iki saat tutar. Arada hava çıkarsa biz kuzeye çıkarken zorlanırız, onu düşünüyorum.
Saat öğlen 2 daha. Erkenden girelim diyoruz limana, zira millet yaklaşan fırtınadan dolayı doluşur erkenden. Yer bulamayız. Fırtına da ne ara çıkacaksa, hava mükemmel.
Alonissos marina üç bölümden oluşuyor. Orta taraftan giriyoruz limana (Alonissos Patitiri Port) biraz kalabalık, bir yer bulup demir atıyoruz. O sırada Önder (cool olur kendisi) dümene sesleniyor “inşallah diğer demirin üstüne atmadık” diye. Henüz böyle bir şey yaşamışlığımız yok. Ve her şeyin bir ilki var. Sonra karadan diyorlar ki, bir klasik, yok bu kısımdan itibaren balıkçıların buraya demir atamazsınız falan filan vs.. boş verin dinlemeyin diyorum, kaptan hemen yok olmaz başka yer bulalım diyor. (Gece fırtına öncesi üç tekne girdi oraya!!). Ayrılıyoruz oradan. Ama yok ayrılamıyoruz çünkü bizim demiri öteki teknenin demirinin üzerine atmışız. Ve gün geliyor bizim demir, birinin zincirine de dolanıyor sonunda. Bakıyorum Allahtan yukarda su yüzeyine yakın yere kadar alabiliyoruz çıpayı, dipte değil neyse ki. Kurtarırız biz bunu ya suya atlayıp diyorum .. Önder “gizmo naptın mümkün diil” diyor. Mümkün. Yaparız. Kaptan atlıyor suya dümende de Burak (eşim olur kendisi). Tabi yakın olduğumuz teknelerin adamları hepsi çıkmışlar teknelere, izlemede (bir klasik). Bolu dalıyor suya lakiinnn .. o kadar sigara içersen işte bu olur. Nefes.. Biz bir taraftan ırgattan alıyoruz çıpayı yukarı, öteki teknenin zinciriyle geliyor haliyle, kaptan suda zincirle çıpayı ayırmaya çalışıyor da mümkün değil. Çıkarıyor çıpayı yukarı ama zincir geriliyor kurtaramıyoruz. Dümen + ırgat + sudaki bolu üç yerden eş zamanlı deniyoruz, olmuyor. Sonunda kaptan çıpaya halatı geçiriyor. Kaptan is always kaptan. Çıpanın içinden bir taraftan da halatı geçirip çekiyor, teknede Önder çekiyor, kaptan suda asılıyor, ırgat ve dümen bir taraftan. Tabi ki başarıyoruz başarıyoruz!! 1.5 saatimiz de böyle gitti. Yer bulmamız lazım zira baya tekne giriş yapıyor. Bizden sonra, buraya yanaşmaya çalışan tekne, demirini doladığı yetmedi ,bir de sırayla tekneleri sıyırarak döndü.
İyi girelim erken değil mi ama vs diyorum. Bir taraftan da Skopelos liman 15 mil uzakta. Aslında hedefimiz orasıydı ama kafadan iki saat tutar. Arada hava çıkarsa biz kuzeye çıkarken zorlanırız, onu düşünüyorum.
Saat öğlen 2 daha. Erkenden girelim diyoruz limana, zira millet yaklaşan fırtınadan dolayı doluşur erkenden. Yer bulamayız. Fırtına da ne ara çıkacaksa, hava mükemmel.
Alonissos marina üç bölümden oluşuyor. Orta taraftan giriyoruz limana (Alonissos Patitiri Port) biraz kalabalık, bir yer bulup demir atıyoruz. O sırada Önder (cool olur kendisi) dümene sesleniyor “inşallah diğer demirin üstüne atmadık” diye. Henüz böyle bir şey yaşamışlığımız yok. Ve her şeyin bir ilki var. Sonra karadan diyorlar ki, bir klasik, yok bu kısımdan itibaren balıkçıların buraya demir atamazsınız falan filan vs.. boş verin dinlemeyin diyorum, kaptan hemen yok olmaz başka yer bulalım diyor. (Gece fırtına öncesi üç tekne girdi oraya!!). Ayrılıyoruz oradan. Ama yok ayrılamıyoruz çünkü bizim demiri öteki teknenin demirinin üzerine atmışız. Ve gün geliyor bizim demir, birinin zincirine de dolanıyor sonunda. Bakıyorum Allahtan yukarda su yüzeyine yakın yere kadar alabiliyoruz çıpayı, dipte değil neyse ki. Kurtarırız biz bunu ya suya atlayıp diyorum .. Önder “gizmo naptın mümkün diil” diyor. Mümkün. Yaparız. Kaptan atlıyor suya dümende de Burak (eşim olur kendisi). Tabi yakın olduğumuz teknelerin adamları hepsi çıkmışlar teknelere, izlemede (bir klasik). Bolu dalıyor suya lakiinnn .. o kadar sigara içersen işte bu olur. Nefes.. Biz bir taraftan ırgattan alıyoruz çıpayı yukarı, öteki teknenin zinciriyle geliyor haliyle, kaptan suda zincirle çıpayı ayırmaya çalışıyor da mümkün değil. Çıkarıyor çıpayı yukarı ama zincir geriliyor kurtaramıyoruz. Dümen + ırgat + sudaki bolu üç yerden eş zamanlı deniyoruz, olmuyor. Sonunda kaptan çıpaya halatı geçiriyor. Kaptan is always kaptan. Çıpanın içinden bir taraftan da halatı geçirip çekiyor, teknede Önder çekiyor, kaptan suda asılıyor, ırgat ve dümen bir taraftan. Tabi ki başarıyoruz başarıyoruz!! 1.5 saatimiz de böyle gitti. Yer bulmamız lazım zira baya tekne giriş yapıyor. Bizden sonra, buraya yanaşmaya çalışan tekne, demirini doladığı yetmedi ,bir de sırayla tekneleri sıyırarak döndü.
Alonissos Patitiri
Bölüm bölüm Alonnissos Marina, en batı
kısma geçiyoruz, feribotların yanaştığı iskele. Orada hiç tekne bağlamamış.
Niyeyse??. Sığ da burası. Demir atıyoruz, kıçtan bağlanıyoruz limana. İskelenin ucuna, yanımıza, katamaranıyla paralel bağlanan Niko geliyor.
“Dip düz kaya - tutmamış olabilir demiriniz” diyor. Bizimkiler dalıp bakmıştı,
bir daha bakıyoruz gayet tutmuş. Niko endişeli, sadece kıçtan değil bu sefer baş omuzluklardan
bağlanıyoruz limana. N'oluyor tufan mı kopacak diyorum içimden. Fırtına yok henüz hava da gayet sakin. Karaya çıkıyoruz akşam üstü
6 oldu saat, yemek yiyelim derken yağmur başlıyor ufaktan.
Çok da sakin yağıyor
hiç hoş değil.
Yemekten sonra tekneye dönüyoruz artık gece yarısı oldu. Açıkta
hava başlamış sanki. Sohbet muhabbet yorgunuz yatıyoruz. Deniz ise
hareketli. Limana bağlandığımız kıç kamaralardan birinde yatıyorum. Yarı uyur
vaziyette. Halatlar sürekli boşlayıp gerildiği için ses bol, insan tetikteyken
dalamıyor uykuya tam. Gerçi ben rüzgarı dalga sesini, halat gıcırtısını ezelden
severim de... halatlar geriliyor boşalıyor geriliyor tekrar- artık uyudum gibi....
...daaan diye bir sesle fırlayıp kendimi
havuzlukta buluyorum. Teknenin benim kamaranın olduğu kısımdan limana
bindirdik. Usturmaça vs hepsi havaya çıkmış. Yan tekneden Niko fırlıyor,
solumuzdaki tekneden diğer ekip ayakta. Bizimkiler fırlamış benle havuzluğa..
Koşturmaca başlıyor teknenin içinde. Motoru çalıştırıyoruz. İleri geri yapmamız
lazım sürekli, zira demir taramış durumda. Hava da var. Dalga ve rüzgar sürekli karaya atıyor. Bağlıyız halen limana da.
Demirin sürekli boşunu alıyoruz, geliyor. Çünkü altımız dümdüz koca blok bir
kayaymış meğer ve demir boşta. Saat gece 1.30. Kaptan dümende ileri geri yapıyor
sürekli. Ne yapacağımıza karar vermemiz lazım fırtına ufaktan başladı sanki.
Niko bağırıyor “guys hurry up storm is coming”.
Limandan çözülüp tekrar demir atmamız lazım ama fırtına başladı geri
bağlanmamız çok zor olabilir. Birkaç seçenek var. Ya yeniden demir atmayı
deneyeceğiz aynı yere ki tutmayabilir. Ya limanda alargada açıkta sabaha kadar
debeleneceğiz bağlanmadan ki hava 35-40 knt’a yakın. Ya liman polisine yanaşıp
ben çok hastayım dramasını oynayacak biz kızlardan biri ve feribotun yerine
yanaşacağız acil durum diye. Ya da bütün gece böyle bir taraftan şu anki gibi
karaya bağlı ama demir tutmayan bir halde dümende bir ileri bir geri yapacağız nöbetleşe. Karar veremiyoruz.
Niko sesleniyor “this will be a looong long nite!”. Tabi adam bütün gün boyu
katamaranını sapa sağlam bağlayıp elli kere her yanına baktı. Halatların
etrafına havlu bile doladı, limandaki betonlar fırtına da sürtünmeden
aşındırmasın diye halatları!!.
Bu arada, yanımızdaki tekneler ayakta
çünkü bize bir şey olursa sağdakine de soldakine de bir şey olur. Solumuzdaki
teknenin kaptanı izlemede “If you’re in toruble then we’re in trouble” diyor.
Anladık da amca ne yapacağımıza karar vermeye çalışıyoruz biz de burada. Gedom
bile ayakta (guzel gedom olur kendisi assolist kadrosundan, sesi çıkmıyor
klasik, izlemede...). Karar veriyoruz. Hazır tam hava düşmüşken, fırtına
kopmadan çözülüp yeniden demir atıp bağlanacağız. Bu neresinden baksan bir 30dk
alıyor. 4 kişi koşturuyoruz teknenin üstünde Gediz (güzel gedom) tabi 5.kişi
olarak halen izlemede. Bu arada hava güzelken yerlerde bıraktığınız deniz gözlükleri
(tehlikeli bu işler) böyle bir anda koştururken ayağınıza dolanıp kırılıp
ayağınızı kesebiliyor ki Burakın başına geldi. Demir atıyoruz ve bağlanıyoruz.
Başarısız! Yine tarıyor demir. Haydiii bir daha çözülüyoruz bir daha
deneyeceğiz.. İkinci demir atış ve bağlanış. Gene tutmuyor.. gece sa 3.30 oldu.
Üçüncü kere deneyelim diyoruz, herkes bir stres olmuş durumda. Böyle zamanlarda
bana bir gülme gelir genel. Bir daha çözülüp bir daha demir atıyoruz. Fırtına
başladı artık. İskelede yan teknelerden üç kişi, teknede dört kişi, ırgatta bir
kişi.. Halatlar uçuşuyor. Atıyoruz demiri. Bindi mi demir vs derken. Teknenin
önünden ses geliyor “tuttu abi galiba bu sefer”.
Önden ses gelemiyor tabi ki! O
fırtınada öndekini nasıl duyucan.. bizimkilerden biri tuttu galiba diyor... Evet başarıyoruz. Saat sabaha karşı 4.30. Kamaralara giriyoruz ve bir yağmur
bastırıyor ki... O sırada Halkidiki tarafında ağaçlar devrilmiş birkaç turist
ölmüş fırtınada vs. Ertesi gün öğreniyoruz.
Güneş doğuyor. Sabah 7'ye doğru havuzluğa çıkıyorum..
Yağmur devam, hava kalmış.
Sakin. Doğa.. Muhteşem.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder