3 Haziran 2016 Cuma

Mykonos Atina Feribotundayız

2015 Haziran’dan bir seyahat…

Mykonos Atina feribotundayız. Yol 5 saat sürüyor. Mykonos güzel bir ada. Popüler olması sizi ürkütmesin. Her yerde olduğu gibi burada da her kesime hitap eden güzellikler var.  

Adaya nasıl gelinir? İstanbul’dan gelirken en kolay seçenek Mykonos’a direk uçmak. Atlasjet ve Borajet uçuyor şu anda ve uçuş kısa 1sa. Mykonos havaalanından şehre gelmek sadece 10 dakika taksi ile. Diğer seçenekse İstanbul Atina Mykonos uçmak. Atina’dan aktarma. Bunun için de Olympic ya da AegeanAir var. Ya da Atina’dan feribot. Ucuz ama uzun yol. Feribotlar için de Bluestar ya da Helenic Seaways’in web sitesinden bilet alınabilir. Son dakikaya bırakmamak lazım.  

Ne kadar kalmalı ve ne zaman gitmeli? Mykonos’un sezonu esasen Temmuz Ağustos fakat kalabalıktan kaçmak için Haziran bence en doğru ay.  Ada için 4/5 gün yeterli. Hatta her koyu gezmesem de olur derseniz long weekend için gayet uygun 3-4 gün.

Nerede kalmalı? Toplamda 4/5 seçeneğiniz var.
  1. Kısa gezilerde, bence merkezde (Mykonos Town) kalmakta fayda var. Fakat yok illa bir koya/denize yakın kalalım diyen arkadaşlar da çok. Mykonos Town küçük güzel ve ufak barlardan, restoranlardan, dar sokaklardan oluşuyor. Ara sokaklarda 50/60 euroya iki kişi küçük temiz oteller bulmanız mümkün. Bu şekilde bir tercih yaparsanız hem restoranlara yakın olursunuz hem gece hayatına. Denize girmeye koylara ise kiraladığınız araba ile ya da motorla gidiyor olacaksınız. Büyük gece klüpleri ise daha çok koylara dağılmış durumda. Mykonos merkezdeki Manto Oteli tavsiye ederi.
  2. Bir diğer seçenek; elbette ki 3-4-5 yıldızlı deniz kenarındaki oteller. Olabildiğince town’a yakın, Mykonos merkeze yakın koyları tercih etmenizde fayda var. Çünkü otel dışındaki seçenekler yani restoran vs koylarda sayılı, çok değil. Ve bir şekilde otobüsle ya da arabayla Mykonos merkeze gitmek istiyorsunuz. Yollar ufak-dar ve taksi çok kolay bulunmuyor açıkçası. Taksi sayısı az. Zaten mantıken araba kiralamak daha uygun.  Herşeyde pazarlık yapmalısınız araba kiralarken bile.
  3. 3. Seçenek koylardaki küçük oteller apartment ya da studio tarzı. Bunlar daha çok pansiyon şeklinde. Denize yakın olayım derseniz bu da iyi bir tercih.
  4. 4. Seçeneğiniz ise, air bnb – tripadvisor - vacation rental gibi yerlerden ev/villa kiralamak. Eğer 1 hafta ya da uzun kalacaksanız hele ki bir birkaç aile ya da kalabalık grupsanız bu da oldukça cazip ve çok seçenek var. Kalabalıksanız ve uzun kalacaksanız bu seçeneği değerlendirin derim. Bunun tek dezavantajı şehre indikten sonra dönüşte alkol varsa araba kullanamıyor olmanız. Dönüşü zor. Never drink and drive/ride.
  5. Son seçenek de elbette ki kamplar. Paraga beach’te örneğin esaslı bu tarz bir kamp yeri var bungalowlar vs. Biz Türkler kamp denince burun kıvırsak da Avrupa’da kamp olayının son derece gelişmiş ve temiz ucuz bir seçenek olduğunu paylaşayım yeri gelmişken. Kamp yapmak güzeldir. 

Tüm bunların dışında bir de tekne seçeneğiniz var, biz uzun bir yelken seyrinin ardından Mykonos’ta 2-3 gün geçirdiğimiz için tekne de konaklamak da oldukça makul. Lakin Mykonos Marina öyle lüks vs değil. Diğer koylar da oldukça kalabalık demirlemek için. Dediğim gibi ben olsam 2-3 günlük tatil için, mykonos town da kalırım güzel temiz bir pansiyonda. Güzel koylarda da oldukça iyi oteller zaten mevcut zevkinize göre.


Adada Ulaşım
Adada taksi yok denecek kadar az. Otobüs sistemi gelişmiş durumda. 2 tane liman var. biri old port. Eski liman Mykonos merkezde, digeri yeni liman 3/4 km dışında Mykonos merkezin.  Genelde teknenizle geldiyseniz su elektrik vs buradan ikmal yapıyorsunuz. Feribot ve büyük gemiler de buraya yanaşıyor. Yunanistan’da adalar arasında çok sistemli ve gelişmiş bir deniz ulaşım ağı var.  Feribottan inince de marinanın dışından ya merkeze otobüse biniyorsunuz ya da seabus’a. Saat başı mevcut. 5-10 dakika sürüyor. Ulaşım çok kolay. Adada gezmek içinse araba scooter atv gibi araçlara ihtiyacınız olacak.  Sokaklar ve yollar dar. O sebepten arabalar da ufak. Adanın genelinde yollar engebeli ve yokuş dolayısıyla motor ya da atv ile gezerken arabaya kıyasla daha da yavaş ilerleseniz de malum motorun keyfi bambaşka. Koylar arasında da ufak tekneler çalışıyor buarada. Koydan koya da bu ufak teknelerle rahatlıkla geçersiniz.

Mykonos icin tavsiyem araba ya da scooter kiralamaktır. Atv’ye gelince manevra kabiliyeti sınırlı bir araç. Dengeli olduğunu da söyleyemem. Yine de çok tercih ediliyor.

Ve nasıl gezmeli?
İlla her koyu göreceğiz bir kere. Ege’de hakim rüzgarlar kuzey yönlü olduğu için adanın güney kısmı korunaklı. Rüzgar almıyor diyemem, biz güneydeki Paradise Beach’e 40 knot rüzgarda (meltemi) tekneyle girmeye çalıştık, fırtınaydı. Yine de kuzeye kıyasla güney sahiller daha korunaklı ve genelde tercih ediliyor. Seviyoruz rüzgarı tabi çok ayrı. Güneydeki koylar daha popüler.
Haritayı önünüze aldığınızda Ornos koyundan başlayıp doğuya Lia’ya kadar giderseniz arada yaklaşık 6/7 koy var ve bunlar adanın en popüler yerleri. Bizim icin “en güzel koy en sakin olandır” dolayısıyla favorimiz Lia koyu. Diğer popüler plajlar Paraga, Psarau, Kalolivadi ve Super Paradise.
 
Güneydeki plajlara ek olarak adanın  kuzeyinde ise Agios Sostis de çok çok güzel. Ama rüzgarsız bir zamanda tercih etmeniz şart. Ayrıca bu koyda Kiki’s taverna var ki inanılmaz popüler küçük ve önünde kuyruk... Rezervasyon da almıyor. Kiki’s damacana’ya pembe şarap doldurmuş yanında da plastik bardaklar. Tüm sıradakiler buradan şarap alıp alıp içiyorlar. En az otuz kişi kuyrukta içerisi 20 kişi anca alır. O kadar yol geldim burası için, bir de kaç kişiyi arkamdan sürükledim öğlen güneşinde lakin 1 saat kuyrukta bekleyemedim yemek için. 1 saat full damacanadan roze içerseniz nolur beklerken o sıcakta?? Benle birlikte o koydan o koya, o adadan başka adaya o bardan bu bara sürüklenen – ve asla söylenmeden eşlik eden önce eşime ve tüm dostlarıma bizim full ekibe sonsuz teşekkürler buradan yeri gelmişken.
Kiki's Taverna

 
 
Koylara gelince...
Mykonos beach club cenneti. Çeşme’den çok da farkı yok. Fakat bizim beach clublarımız az biraz daha lükse düşkün. Ayrıca bizimkilere öyle kapıdan selam çakıp giremiyorsunuz. Oysa ki sahiller ve deniz halka ait hukuken. Bizde bazen parayla. Mykonos’ta ise elini kolunu sallayarak giriyorsun ama şezlong ve şemsiye ücretli 10 eurodan başlar 60 euroya kadar gider o kısım. Scorpio vs kastıracaksanız beach club olarak, rakamlar değişir. İsteyen kumsala havlusunu serip de oturabilir kimse bunun için para da alamaz. Dediğim gibi, deniz ve koylar herkese ait olsa da Türkiye’de bazı plajlara parasız girip kumsala havlunuzu sermeniz her yerde mümkün olamıyor. Yunanistan’da bu mümkün. Bu açıdan her ülkede farklı uygulama mevcut tabi. İspanya ya da Hırvatistan’da da kapıda ödeme yaptığınız yerler çok. Konuya dönersek, beach clublarda müzik yüksek. Şezlonglar alt alta üst üste. Ve saat 5 ten sonra her beach clubda parti başlıyor. Güneş batana kadar da  9’a kadar devam ediyor. Dolayısıyla Mykonos gibi adalarda yemek de ancak akşam 10 da 11 de başlıyor. Gece hayatı da haliyle 2’de hızlanıyor.
Scorpio Beach - Paraga Koyu

 

  • En popüler plaj Psarau koyundaki Nammos/burası Türkler arasında popüler pek, Yunanlılar arasında değil. Zaten içerisi full bizden. Çok kalabalık sıkışık tavsiye etmem.
  • Paraga koyu en korunaklı koy. Burada Kahlua ve Scorpio var. Kahlua fena degil. Scorpio ise tüm beach clublardan farklı. Tam Psarau koyundan Paraga’ya dönen burunda. Burası klüp olarak çok güzel. 2015 sezon başıydı ve yeni açılmıştı keşfedilmemişti derken 2015’te en popüler yer oldu Mykonos’ta.
  • Buradan sonra da Paradise ve Super Paradise koyları başlıyor. Neredeyse Mykonos’un en populer klübü burada. Aynı koyda Jakie O’da var (Jaklin Onassis). Burası bir gay club. Koyun tepelik tarafında kalıyor akşam üstü drag queen showları başlıyor. Güneşin batışı ve manzara bu mekanda oldukça iddialı. Günü sakin bir koyda geçirip akşam güneş batarken bu tarz bir show eğlenceye dahil olayım derseniz, sadece insanları ve kalabalığı izlemek dahi eğlenceli. People Watching en sevdiğimiz şey. Koydan yukarı doğru çıkan merdivenlerden ücretsiz klübe girip mojitonuz elinizde sosyal gözlem yapabilirsiniz. Deniz ayaklarınız altında. Kızkıza yapın bunu ama. Erkeklerin çok da zevk alacağı bir ortam değil burası.
  • Bir sonraki koy da Kalo Livadi. Burada da Sol y Mar beach club var; dipdibe şezlong alerji yapıyor anında uzuyorum her neresiyse...  KPS var bende, Kalabalık Plaj Sendromu.. Kaldırmıyor bünyem.
  • En doğuya gidiyoruz Lia Beach. Ben en iyiyi sona sakladım. Hem restoranı başarılı hem deniz çok güzel hem de sakin. Çok eğlenceli bir sistem yok. Deniz güneş kum sohbet muhabbet. Burayı çok tavsiye ederim.
Lia Beach

 
Mykonos’ta deniz çok başarılı. Artık Ege’ye dair daha fazla cümle kurmama gerek yok; hep güzel çok güzel.
Yeme içme mevzuu
Seçenek çok. Altı çizilmesi gereken: diğer Yunan adalarındaki taverna perfomansını Mykonos’tan beklemeyin. Daha dünya mutfağı, lüks restoranlar/fine dining ve benzeri üzerine  sistem. Hem merkezde güzel gizli restoranlar var, hem de lüks otellerin güzel mekanları mevcut. Ayak üstü atıştırmalık seçenekler de bol. Tavernaya gelince, tabi bizim içimiz dışımız uzo- caıki-saganaki vs taverna (meyhane) olduğu için tüm yelkenli boyunca, bir sıkılıyor insan. Mykonos merkezde Nikos var çok popüler turistik ve çok bir hikayesi yok lezzet olarak. Hemen her yerde caciki saganaki uzo plomari zaten var. Ada merkezinde italyan ve dünya mutfağı olan güzel restoranlar da bol. Küçük kapılardan dalın içerilere  genelde güzel bahçeli şık yerlere denk geleceksiniz. Restoran olarak; Aqua, Interni,  Remezzo, Phos bunlardan üst kademe olan bazıları.  
 
Mykonos diğer adalara kıyasla 2 kat daha pahalı. Örneğin bira (mythos alfa) Mykonos’ta 6/10 euro iken diğer adalarda 4 euro civarı. Buradan yaparsınız hesabı. Yine de Çeşme/Bodrum’a kıyasla ucuz. Bir rakı masasında adam başı 25/30 euro ödüyorsunuz. Diğer adalarda bu rakam 15 euroya düşüyor ki dünyayı yiyorsunuz ahtapotundan musakkasına-alkol dahil. Zaten vize işi olmasa komple herkes buralara gelir. Makarna pizza vs şaraplı sisteme geçelim derseniz, o Mykonos’ta daha pahalı, o da adam başı 30/40 euorodan başlıyor ki euro/TL konusuna girmeyim.
 
Bana göre  Mykonos'ta en güzel taverna Tasos taverna, Paraga koyunda, Kahlua beach’in hemen arkası ve gene kumsalda. Zaten altı üstü plomari/barbayani eşliğinde saganaki cacıki vs yiyeceksiniz.
 
Tasos Taverna - Paraga Koyu

 
Bar hopping ordan oraya
Mykonos’da gece hayatı 2’ye ayrılıyor. Bir merkezdeki barlar iki koylardaki beach clublar. Hayat şu şekilde ilerliyor. Gün batımı seremonisi çok, hem  koylarda hem Mykonos merkezde gün batımını izleyebileceğiniz çok güzel yerler mevcut. Merkezde değirmenlerin olduğu bölge popüler (Little Venice tarafı). Caprice Sestis gibi yerler tutuluyor. Scorpio Paraga beach’te gün batımı yine esaslı. Saat 21 civarı deniz faslı kapanıyor. Sonrasında yemek geç başlıyor, ardından da barlar ancak 1 civarı hareketleniyor. Mykonos townda çok bar var her ara sokaklarda hem deniz tarafında. Arada ufak rock barlar da mevcut.  Astra Agyra gibi. Rockn Roll’da güzel çalıyor. Güzel müzik bira muhabbet derseniz.  Plajlarda ise Cavo Paradiso - Super Paradise gibi gece klüpleri ancak saat 2-3’te hareketleniyor. Sabah 8’e kadar devam ediyor-- muş diye duydum. Biz anca gece 3.5’a kadar – niye? Sabah 10’da tekerlek döner – koy koy gezmeye başlamamız lazımJ İlla her koyu göreceğiz.

Mykonos özeti bu.
Ne maviye ne rüzgara ne de güneşin batışına doyulmuyor her zamanki gibi. Ege işte.
Neyse, yaz yeni başlıyor.

13 Mayıs 2016 Cuma

Amalfi - Positano Kısa Notlar


Tavsiyem: Eylül-Ekim dönemi 7-8 günlük bir zamanınız varsa, Napoli'ye uçun. 2-3 gün Amalfi sahili tarafında geçirin. Napoli-Amalfi çok yakın. Ardından da Sardunya'ya uçun ve asıl hedefiniz Sardunya olsun. Tatili 15 güne kadar uzatabilecekseniz de Sardunya'dan Corsica'ya atlayın.
....................
Zeytin, limon, yeşillik, kahve ve birayla beslenen bir tipseniz, üstüne denizden babam çıksa yerim diyorsanız tamam doğru yerdesiniz: Amalfi Coast. Peki ne zaman: Eylül Ekim iyidir sanki. Yazın denemeyin bence anlamsız kalabalık.


Nasıl Gidilir? Önce Napoli'ye uçuyorsunuz, sonra Napoli havaalanından araba kiralıyorsunuz. Amalfi  buradan 1-1.5 saat uzaklıkta. 2 seçenek var: Amalfi kıyılarında yollar çok dar, trafik de yoğun. Dolayısıyla ya ufak bir araba kiralayacaksınız ya da en güzeli motor yapacaksınız.

  1. Konaklama Merkezi? Amalfi kıyıları 3 ana merkezden oluşuyor: Amalfi, Positano ve Sorrento. Sorrento en büyük yerleşim yeri. Burası feribotlar için merkez. Sardunya'ya Capri'ye Ischia gibi adalara da sürekli tekne kalkıyor. Elbette ki Sardunya adası Sorrento'dan feribotla 10 sa. falan çekiyor. Gece hayatı da burada daha fazla, burası şehir şehir. Sorrento, Positano'ya 1 saat. Amalfi'ye de 1.5 saat. O da trafik olmazsa tabi. Dolayısıyla kalacağınız yer tercihinize göre değişir. Positano'da takılırım diyorsanız Positanoda kalın. Ama Sorrento daha ucuz orada kalıp Amalfi'ye Positano'ya gider gelirim derseniz evet bunu yapanlar var da. Arabayı kullananın da bir canı var. Hele ki gece Positano'da yemek yer, n'olacak 1 saat basar Sorrento'ya dönerim falan diyorsanız yok yapmayın derim. Şarap marap o iş olmaz. Ne yapacağınıza bağlı olarak kesinlikle bu 3 farklı konaklama tercihi değişir. 
  2. İkinci bilmeniz gereken önemli trick park yerleri. Amalfi'de beyazla boyalı park yerleri ücretsiz. Maviler saatli ödeme. Sarılar engelliler için. Genelde gece 12 ile sabah 8 arası polis kontrol yapmıyor. Dolayısıyla denk gelen yere para vermeden çekebilirsiniz lakin sabah 8'den önce alacaksınız. Tekrar altını çizeyim yollar dar çok ufak araba kiralayın. Oraya buraya çarpıp duruyor zaten herkes. Strese gerek yok. Bu bir tatil. BBT.
  3. Ve en önemlisi kaldığınız otellerde lokalleri dinleyin. Onların tavsiyelerine kulak verin. Öyle tripadvisordan nr 1 restoran bulmakla falan uğraşmayın. İnsanlara neresinin daha iyi olduğunu sormaktan çekinmeyin. Unutmayın bir yeri en iyi o yerin lokalleri bilirler. Turistik yerlerden kaçıp gerçekten lokal mekan bulmanız mümkün.
  4. Amalfi'den Positano'ya araba yolu normalde 1 saate yakın-trafik yoksa; deniz yolu da mevcut, 8 euroya bot 20 dakikada götürüyor. Benzer şekilde bu bölgede çok rahat zodyak ya da balıkçı teknesi kiralayıp gezmeniz de mümkün. Mazot parasını da hesaba katın. Sahilde seçenekler bol. Pek çok yerden fiyat alın. Elbette ki bu bölge bir Sardunya ya da bir Ege değil. Denizden çok beklentiniz olmasın.


Nerede kalacaksınız? Bölgedeki en ucuz konaklama Sorrento'da. Ama tabi ki Positano en güzeli. Napoli'den Amalfi'ye yol 1.5 saat. Amalfi fena değil şirin bir kasaba ve ufak. Bu sahilde yol boyunca küçük deniz kasabaları var. Amalfi'de 3 gece konaklayıp oraya buraya gitmek başta makul gözükmüştü. Öyle yaptık. Fakat Positano bölgenin malum en güzel yeri daha fazla para verip burada da kalınabilir. Amalfi'ye trafik olmazsa 40 dakika. Yollar hem dar hem virajlıdır çok. Trafik olursa oldukça uzun sürer. Yazın zaten trafik var.

AMALFI: Otel için her bölgede 2 seçenek var; ya kasaba merkezlerinde kalacaksınız ya da manzaralı fakat kasabalara yukarıdan bakan güzel otellerde. Hepsinin artısı eksisi var. Bu noktada tavsiyede bulanamıyorum. Manzaralı yerler kasabaların yüksek yerlerinde, aşağıya yürümeniz şart. Min 20 dakika alır genelde inişler. Çıkışlar zorlar. Ben Amalfi merkezde kalmayı tercih ettim. La Luce Otel - kesinlikle çok tavsiye ederim. Buradaki otel sahipleri çok klas çok yardımsever çok konukperver. Otelde güzel pek şirin. Yeri de tam Amalfi'nin içinde. http://residenzaluce.it/residenza-luce/

Tam yanında da Gemma Restaurant var orası da oldukça başarılı lakin rezervasyon şart. http://www.trattoriadagemma.com/

Amalfi sahilde pek bir şey yok. Plaj normal, görüntü elbette etkileyici, bir anda dağlar arkanızda yükseliyor fakat denizde pek bir hikaye yok. Yine de benim gibi her deniz güzeldir mantığındaysanız elbette hoş. Gece pek bir şey yok. Şarabınızı içip muhabbet edeceksiniz. O da güzel.

 

 
 

RAVELLO: Amalfi'nin az yukarısında kalan manzarası muhteşem bir dağ köyü. Limoncello'nun merkezi. Italya'nın başka yerinde bu kadar iddialılarını bulmazsınız pek. Napoli'den Amalfi'ye inerken uğrayın ve 2-3 saat ayırın. Yiyin için ufak alışverişler yapın. Yeme içme güzel. Limoncello ve limoncello cream bu bölgede en ucuz ve tadımlar da var. Ara sokaklardan tırmanın çok fazla gizli saklı yer var Ravello'da. Limoncello cream, sütlü limoncello, alsanız da sıcakta çok durunca bozulma ihtimali yüksek aklınızda olsun.
POSITANO: Gerçekten güzel. Açıkçası bu bölge oldukça romantik. Manzaralar inanılmaz yeme içme güzel insanlar güzel ve sakin. Ve tabi kalbur üstü. 
En güzel yemek mekanları Positano'da, sokaklar kaş sokaklarına benziyor desem beni döverler de niyeyse İtalya'da gezerken Türkiye'ye çok benzer sahnelerle karşılaşırım sıklıkla. Ee bence benziyor işte. Positano, Amalfi'den büyük olsa da gene de küçük her yer yürüme mesafesinde. Burası biraz da artizan, ufak tefek ama güzel sanat atölyelerine denk geliyorsunuz. High-end oteller de daha çok Positano tarafında. Hemen her yer sahilde. Gün batımı hem Positano tepesinde hem de sahilde güzel - Birkaç güzel mekan var ama bir Kaş Dejavu değil hiç biri. Kapışır ayrı.
Yemek konusuna gelince. Hem servis mükemmel hem de lezzetli. Positano sahilde Chez Black oldukça güzel/trendy. Çok pahalı ya da ucuz diyemem. İstanbul'da güzel bir yerde ödediğiniz paranın aynısını veriyorsunuz. Tek fark: Servis ve lezzet. Türkiye'de maalesef servis sektörü çok geri. Deniz ürünleri Chez Black'de zaten muazzam. Şarap da öyle. Koyun sol tarafında yemekten sonra "Music on the rocks" var oraya gidebilirsiniz; lounge kısmı başarılı, denize nazır. Gerçi bu bölgede her yer manzara. On the rocks mağara içine konuşlanmış kayalarda bir disco aslında. Yaşım disco için geç derseniz lounge kısmını deneyin. 
Capri'de ara sokaklarda bir restoranın duvarları...



Şimdi sırada hidden gem. Tatilin keşfi. Burayı bana kaldığım otelin sahibi Carmen tavsiye etti ve hiç bir yerde de okumamıştım, ne zaman bir lokalden böyle okumadığım bir tavsiye duysam gözlerim parlıyor. La Tagliateriata. Positano'nun tepesinde. Adam çiftlik kurmuş 3 set halinde dağda. Kocaman. Kendileri yetiştiriyor da... Yol??? Git git bitmiyor yol, tırmandıkça tırmanıyorsun arabayla ve kapkaranlık. Gelen geçen de yok pek. İnsan şüpheye düşüyor burası mı diye. Sonra bir geliyorsun kocaman dağın en tepesinde bir yer. Nefis.


Mekan çok dolu. Ucuz ve lezzetli. Positano'dan buraya servis kaldırıyorlarmış-shuttle. Deli misiniz buraya nasıl arabayla geldiniz diyorlar. Abartmayalım tabi de, geliriz biz. Bunların dışında Positano'da Hotel Le Sirenuse ya da Il San Pietro gibi michelin yıldızlı fine-dining restaurantlardan da bulmak mümkün.
Restaurantlar: Buca di Bacco, Chez Black, La Tagliaterita deneyip sevdiklerim.
İçki akşam üstü: Positano sahilde, ve asıl Positanoya inen yokuşda pek çok seçenek var. Özellikle Positano'ya inerken pek çok küçük fakat manzarası muhteşem mekanlara denk geleceksiniz.
Gece: Africana, Music on the Rocks

Bir de CAPRI var. Capri adası. Amalfi'den tekneyle buraya gidiş geliş 5 euro. Sorrento'dan da 5 euroya boat gelip götürüyor. Bir de Positano sahilde buraya bot turları yapan standlar var 50-60 euro arasında değişiyor kişi başı. Caprinin çevresinde pek çok mağara var. En ilgi çekeni Grotto Azzuro-blue cave. Malum bu blue caveler dünyanın her yerinde:). Lakin içine girip yüzeyim diyorsanız gene eller cebe kişi başı 13 Euro, yok ben mağaraların alasını görmüşümdür bilirim derseniz paranız cebinizde. Ben şahsen vermedim para. Mağara işini yelken yaptığım tatillere bırakıyorum. Tekneden mağaraya inen çıkanı izleyip peroni ya da prosecco içmek daha tatmin edici. Sosyal gözlem yapabiliyorsunuz mağara ve insanlar ile alakalı. 




Capri merkeze gelmeden önce tekne limana yanaşıyor. Sonra ya taksi ile Ana Capri'ye ya da Capri merkeze çıkıyorsunuz. Finiküler ve otobüs de diğer ulaşım araçları hem ucuz hem kolay.  Birkaç kişi sizin gibi turist bulup tek taksi yapmak daha mantıklı. Zaten gelen ya Capri merkeze ya da Anacapri'ye çıkıyor. Tabi bu bahsettiklerim hep bizim gibi halk. Bir de işin sosyete boyutu var Capri'de ki ben onlara şahit değilim bilgim yok. Capri'yi öyle 5-6 saatte anlamak mümkün değil ancak işte turistik gezi yapıyorsunuz. Yoksa kalmak gerekiyor. Oldukça hit bir yer. Kalbur üstü kesinlikle. Otellerde elbette pahalı. Capri merkezdeki restoranlardan ziyade sokak aralarına dalın çok fazla güzel küçük restorana denk geleceksiniz. Nacizane tavsiyem gittiğiniz her şehirde bölgede sokak aralarına dalın, asla merkezde meydanda bulduğunuz restoranlara oturmayın, sıklıkla sadece turistik olanlar meydanda olurlar. Capri'deki günü birlik gezimizi de tamamlayıp akşamüstü tekneyle Positano'ya dönüyoruz.
Amalfi 3-4 günlük bir intro geziydi, buradan sonra asıl istikamet Sardunya adası.

 
 

29 Nisan 2016 Cuma

Muse ve Paris - The Double Rainbow

https://www.youtube.com/watch?v=vV4PUhvpt88

İnsan motoruyla kaza yapıp orasını burasını kırıp eve tıkılınca yarım kalmış yazılar, kitaplar, okumalar, bloglar devreye giriyor. Keşke tüm gittiği gezdiği yerleri  paylaşabilse insan. Muse'un son turnesi "Drones World Tour" ve Paris konseri, Şubat 2016 sonu, muazzam bir performans... ve Paris, hep güzel.

Cuma akşam Paris'e iniyorsunuz ve trenle (RER) doğru en sevdiğimiz bölgeye; Maraise. Paris havaalanı Charle de Gaulle'den şehir meytroyla genelde 1 saate yakın sürüyor. Airbnb'den kiraladığımız eve eşyaları bırakıp doğru dışarı. Ev merkezi çok. Metroyla uğraşmayacağız. Saat gece yarısına yaklaşıyor ilk durak Andy Wahloo Lounge Bar. Önce zili çalın... kapı açılınca bir baksınlar tipinize uygun musunuz ortama diye.  Hep rastladığımız; "ne kadar coolsunuz siz acaba bu mekan için???" uygulamaları. Allah'a bin şükür coolluk testlerinde sorun yaşamıyoruz. Mekan güzel küçük sevimli. Kokteyler başarılı müzik fena değil. Yaş ortalaması 30/40 arası. Lokal. http://andywahloo-bar.com/restaurant/paris/andy-wahloo/ 


Andy Wahloo'da 1 saat yeterli ardından başka mekana: Experimental Coctail Club. http://experimentalcocktailclub.com/ Barın olduğu sokak enteresan çok sessiz duruyor.  Oysa sokak barlarla dolu. Sokağa girerken sağlı sollu birkaç barı farketmiyorsunuz. Genelde gizli duruyorlar. Kapılarında isim  çok olmuyor. Dışarıdan ışık vs gözükmüyor. İçleri hep güzel. Experimental'a giriyoruz. Burası Andy Wahloo'dan farklı. Biraz daha ağır ve yaş ortalaması daha yüksek. Gene çok lokal. Kokteyler çok başarılı. Paris'in en iyi coctail barlarından bir tanesi burası. Her iki mekanda da bir sürü kokteyl ya da içki yok. İyi yaptıklarını servis ediyorlar. Menüler sınırlı ve fakat çok başarılı. Burada da 1 saat ardından bir acıkma oluyor haliyle. İstikamet 15 dakika yürüme mesafesindeki Tambour. Pardon, daha doğrusu Le Tambour. http://www.timeout.fr/paris/bar/le-tambour İsmi aldatmasın burası son derece Fransız, ve sabah 4'e kadar açık. İçerisi de fuller full'ü. Bir soğan çorbası balık çorbası olmadı bira papates derseniz gece o vakit. İçerisi çok kalabalık, iyi yerler doluyor saat gece 3'e yakın. Eve dönüş.


Experimental Coctail Club

 

Ctesi sabah hızlı kalkış. hızlıca bir yerlerde kahve+kahve+kahve kuruvasan. Şu kahveyle de aramdaki ilişkiye bir mesafe koyamadım gitti. Maraise'de ufak güzel dizayn dükkanlarla dolu dar sokaklarda dolanıyoruz. Paris'in en güzel sokaklarından burası. Bir de Montmarte-Sacre Coure (Place du Tertre, tepedeki sanat meydanı). Maraise bölgesine gelirsek, burası daha lokal kısmı Paris'in. Bizdeki Karaköy Galata gibi düşünün. Lakin bu bölge Paris'te pek turistik değil. Bu da zaten turistik gezi değil. Maraise bölgesinin üst tarafına geçiyoruz. Güzel bir food market buluyoruz, herkes taburelerde. Bretania caddesi üzerinde Le Marche Des Enfants Rouge. Öğlen yemek için fena olmayabilir. Food market sevenlerdenseniz. Gene bu bölgedeki restaurant Candeleria. İspanyol ve en sevdiğimiz bira Sol'ü satıyor, evet en sevdiğim bira bu - orijinali mexican. Şimdilerde bir de amber modası var birada o da fena değil garaguzu vs neyse başka sayfanın konusu bunlar. Bira deyince işte. Evet Candeleria tapasçı ve pek çok yerde referans verilen bir bar. Paris'e gelmişim tapasla işim olmaz demeyin.


Le Marche Des Enfants - Food Market
 


Akşama yaklaşıyoruz, biraz yürüyerek Bastille tarafına geçmekte fayda var. Bu bölge de yine, turistlerin en son tercih ettiği ve bazen de hiç bilmediği. Bastille'de Leon de Bruxelles'e gidiyoruz hızlı bir yemek için. Leon restaurant zinciri. Deniz mahsülleri midye ve bira için elbette.  Başka ne için olacak. Bu arada Paris'e geldik hala bir wine bara gidemedik. Neyse ki uçakta içmişiz şarabımızı - Özge bu sana:). Saat 19'a yaklaşıyor. İstikamet MUSE konseri. Konser mekanı yakın Bastille Bercy Arena. Girişler çıkışlar son derece rahat sakin ve kontrollü. Konser çok esaslı. Öncelikle zamanında başlıyor ve alt grup X Ambassadors çıkıyor (renegade) - iyiler bence. Yaklaşık 1 saat sahnedeler ardından kısa ara ve sahne Muse'un. Muse apayrı bir olay. Şov dijital gösteri ile başlıyor tepeden drone vari (ehh) cisimler iniyor. Ardından 3D dijital şova geçiliyor. Bu ışık gösterisi oldukça etkileyici. Performans güçlü, sahne şovları iyi. Ve sanırım ilk defa dönen sahne kullanıyor Muse konserinde. Adamlar 2,5-3 saat sahnede kaldılar ve Matt Ballemy, neredeyse durmaksızın, aralarda da konuşmadan parçaları söyledi. Sağlam karizmatikti. Gerçekten iyi bir "müzik ziyafeti" bu. 


Yurtdışındaki arena konserlerinin en büyük avantajı bu olsa gerek. İnsan gibi girip çıkıyorsunuz, düzgün içki kuyrukları oluyor vs. Konsere girmemiz max 10 dakika. Çıkmamız da 5 dakika sürüyor. Konser sonrası, gece yarısına yaklaşıyor saat daha bitmedi... Doğru metro ve istikamet Sherry Butt. http://www.sherrybuttparis.com  Gene bir kokteyl bar. Kalabalık yine yaş 35/40 arası. Müzik iyi kokteyler de esaslı. Mekan gene tabi ki hidden gem.  birkaç kere önünden geçip "burası, yok yok ya burası burası" konuşmaları geçiyor aramızda. Artık buradan sonra bar hopping yapacak takat kalmıyor bizde. Gene acıktık. Saat olmuş 02.00. Neresi açık tabi ki dönerciler falafelciler, Türk'ün dönüp dolaşıp geleceği yer. Neyse ki beyran kokoreç vs diye tutturmuyorum :).

Ertesi gün. Sabah kahvaltı. Le Pain. Gerçi Türkiye'de çok başarılı değiller fakat Paris'te durum farklı, hepsinin sabahları önlerinde kuyruklar. Menüler ve kahvaltı başarılı. Başka mekan aramaya gerek yok kahvaltı için. Ote yandan ev kiraladıysanız evinizde de hızlı bir şeyler ayarlayabilirsiniz sabah. Planlamada hata yapmışım, bir önceki sabah Sacre Coure'a Montmarte'a gitmeliymişiz vakit kalmamış. Bölgede meydanda (Place du Tertre) sanatçılar resim yapıyorlar başka guzel sanatsal işler sergiliyor ve etraf insanlara izlerken şarabınız biranızı içebileceğiniz ufak cafelerle dolu. Çok keyiflidir lakin zaman kalmadı. Dönüş. Ayrıca bu kadar alkol de bünyeye zarar. Yersiz. Hiç gerek yok.

Paris'e dair birkaç ipucu. Turistik bölgeler alışveriş vs dışında tabi.
 
·         Eğer ki etrafa saçacak çok paranız yoksa Paris'te konaklamak için 2 gece dahi olsa ev kiralayın. Airbnb, homeandaway gibi sitelerden faydalanın. https://www.airbnb.com.tr

·         Çünkü hem gezmek istediğiniz yerlerin göbeğinde oluyorsunuz hem de ederi kadar para ödüyorsunuz. Oteller anlamsız pahalı.

·         Taksi kullanmayın metroyla halledin özellikle hava alanı şehir arasını.

·         Seine nehri kıyısında muhakkak bir turlayın ve insanları oturup izleyebileceğiniz bir yerlerde bir şeyler için.

·         Eyfel, Notredam, Louvre, D'orsay bunları yaparsınız da, SacreCoure'a bi çıkıp Paris'e tepeden bakın. Montmarte'taki maydanda sokak sanatçılarının yaptıklarını izleyin.

·         Bastille'de ya da Maraise 'de bir food matkete gidin ve atıştırmalık bir şeyler yiyin.

·         Ve unutmayın, şehirler yürüyerek - ayaklarınızda derman kalmayarak gezilir.

 
Şimdilik bu kadar sanırım.





 








3 Ocak 2016 Pazar

Sardunya, deniz deniz deniz...

Deniz hastası bir tipseniz, koy koy gezeyim arabayla, turkuaz sulara dalayım bir tatil anlayışınız varsa, gitmelisiniz. Önce birkaç detay;
  1. Ne zaman? Temmuz Ağustos'ta değil. Mayıs Eylül Ekim. Ekim de çok güzel, sakin... Şimdi her deniz tatili için sakın Temmuz Ağustos olmaz yazıyorum. Diyeceksiniz n'apıyorsun Temmuz Ağustos'ta . Var bildiklerim. Sardunya adasının en büyük özelliği milyonlarca koy olması. Kaya taş beyaz kum dağlık vs hepsi mümkün, her zevke göre.
  2. 2 şehre uçuş var, Cagliari (güneyde) ve Olbia (kuzey batı). Dileyen İtalya'dan feribotla da geçebilir lakin 10 saatten uzun sürüyor yolculuk. Dolayısıyla İtalya'nın herhangi bir şehrinden bölgeye uçmak daha makul. Öncelikle indiğiniz noktada araba kiralamanız gerekiyor, arabasız gezmek çok mümkün değil. Plajlara giden yolların çoğu da toprak. Dolayısıyla çok iyi bir araba kiralayıp paranıza yazık etmeyin derim. Aracınızın altı yüksek olsun en önemlisi bu. 
  3. Navigasyona ihtiyacınız var. Ya da navigasyon olan bir telefona. Iphone'da ücretsiz wifi olan yerlerde haritaları indirirseniz, data roamingi kapattığınızda da haritalarınız çalışır. Fakat bu işlemi yaparken en en detaylı haritaya kadar indirmenizde fayda var. Bu kısım çok önemli. Navigasyonsuz gezmek çok makul değil. Çok fazla gizli saklı yer var. Kaçırmak istemezsiniz emin olun.
  4. Yolculuğu önceden planlayıp kalacağınız çeşitli noktalarda otel rezervasyon yapmanızda fayda var.
  5. Sardunya da plaja girişler tüm Avrupa'nın çoğunluğunda olduğu gibi ücretsiz. Her yer beach club falan değil. Maalesef bu saçmalık Türkiye'de iyice tavan yapmış durumda. Sevmiyoruz beach clubları. 
  6. Sardunya'da neredeyse tüm plajlar gizli saklı fakat tabelalar var. "spiaggio" tabelaları plajı gösteriyor. Mümkünse plaj haritası indirip o şekilde gezilebilir. Kaldığınız otellerde yardım isteyin hemen her otelde beach map bulunuyor.
  7. Öğle yemeği için 2 ile 5 arası genelde kapalı restaurantlar. Rahat adamlar geç yemek yiyorlar geç dışarı çıkıyorlar gece. Geç uyanıyorlar sabah. Yine de bir İspanyol değiller elbet.
Nasıl gideceksiniz? Çok seçenek var. Uçakla Napoli ve Roma'dan gidilebilir. Lakin İtalya'nın pek çok yerinden Milano gibi ya da Avrupa'nın pek çok noktasından uçuş mümkün. Biz Napoli'den Olbia'ya uçtuk. Sardunya'da 3 havaalanı var. En önemli ikisi Olbia (kuzeyde) ve Cagliari (güneyde)  Adanın neresine gitmek istediğinize göre değişir. Adanın kuzeyi ile güneyi arası arabayla 3-4 saat. Doğu batı doğrultusu ise 2 saat civarı. Yani ada büyük 1 hafta gerekli gezmek için. Sıkıştırılmış bir gezi için 4-5 gün ideal. Yine de bazı yerleri atlamak gerekiyor. Adanın batısından ziyade doğusu ilgi çekici, kuzey ve güney uçları keyifli.

En iyi rota hangisi? 4 gece konaklamalı tavsiye edebileceğim rota; Olbia'dan başlayarak aşağı inmeniz.
1. gece Olbia
2. gece Villasimius
3. gece St. Maria Navaraste (Tortoli)
4. gece Porto  Cervo
  
Nerede kalınır? Yine yapmak istediğiniz tatil tarzına göre değişir. Olbia meşhur Costa Semeralda bölgesine yakın. Uçakla gelirseniz o bölgede pek çok şık otel var. Zaten bu bölge en zengin kısmı Sardunya'nın - Jet set. Marinalar çok. Tekne turizmi tavanda. Porto Cervo ana nokta. Onun çevresinde pek çok konaklama imkanı var. Bu bölge en pahalısı hem otel hem de yeme içme açısından.
 
Yine bu bölgede deniz muazzam daha çok kumsal beyaz kum. Deniz çok berrak. Kalacağınız otel muhtemelen merkezde değil herhangi bir sahilde olacaktır çünkü oteller dağılmış durumda bu bölgede. 
 
 
Bir diğer seçenek de Olbia'da merkezde kalmak. İlk gece Olbia'ya uçtuysanız geceleme şehir merkezinde yapılabilir. Benim tercihim ilk akşam Olbia şehir merkezinde konaklayıp araba yolculuğuna öyle geçmek oldu. Şehirde pek bir şey yok. Basit bir otelde konaklayıp çok güzel bir restaurantta "Grotto Pardo" enfes pizzalar yiyebilirsiniz. 
Gece hayatı yok. Esasen Sardunya sakin bir yer.
 
Olbia'dan yolculuğa başlıyoruz. Ya önce adanın batı tarafına geçip öyle güneye inin ya da direk kuzeyden doğu sahilinden adanın güneyine inin. Ben olsam daire çizerim. Ben olduğum için de daire çizdim zaten. Road trip yaparken en verimlisi daire çizmektir. Buna göre planlama yaparsanız mümkün olduğunca çok yer görürsünüz. Her girdiğiniz yerde 1 ya da  max 2 gece geçirerek adayı baya güzel gezme imkanınız olur. Lakin ada çok büyük her yerini görmek için birkaç kere ziyarete ihtiyaç var. Tek tatille bütün Sardunya imkansız.

İlk gece Olbia'da konakladıktan sonra, sabah erkenden adanın batısındaki Oristano'ya - yol 2 saat. Oristano'da bir bira kahve içip uzun    Torre Grande sahilinde denize girip yola devam edin. Tam güneye gene 1.5 saat yol var. Cagliari şehri hedef. Şimdi burada 2 tercih yapmanız gerekiyor. Ya gece Cagliari'de kalacaksınız, ya da küçük balıkçı kasabası Villasimius'a devam edeceksiniz. Bina görmek istemediğimden ben olsam Villasimius'a devam eder ve orada konaklarım. Cagliari şehri oldukça büyük ve civarında yine çok fazla güzel plajlar var. Dolayısıyla bu da tercih meselesi. Gece de gidecek yerler var.

Cagliari'den sonra 1 saat doğuya doğru yol alırken Villasimius'a doğru denk geldiğiniz plajlara girin. Gire çıka gidebilirseniz. Bu kısımdan itibaren plajlar ve deniz çok muazzam. Villasimius merkezi denize 2 km uzaklıkta. Simius plajı var. Burada sahildeki otel tercih edilebilir fakat bunun dışında köylerde de pek çok güzel otel mevcut. Kasabanın merkezi de şirin. Bu bölgede deniz beyaz kum, bölge çok dağlık değil genelde düz. Yaz aylarında muhtemelen gördüğüm bir kaç büyük klüp de, diskotek, açık oluyor. Yine de Temmuz Ağustos kesinlikle tercih etmem alt alta üst üste. Ekim ayında bile yeterince kalabalık plajlar. Buradaki plajları gezmeniz tam gününüzü alabilir ona göre planlama yapmakta fayda var.

Villasimus'tan sonra güneyden kuzeye tırmanmaya başlıyoruz plajları geze geze... Önümüzde yaklaşık 2 saatlik yol var: Santa Maria  Navaraste'de konaklayacağız. Burası, deniz kenarından giderken kuzey tarafla güney tarafın tam ortası. Dolayısıyla gecelemek için güzel seçenek. Navaraste Nascar otel - Yemek de burada. Kasaba gene sakin - hepten deniz güneş yeme içme limoncello bira şarap tatili.

Santa Maria Navaraste'den sonra ilk noktamız olan Olbia'ya - Porto Cervo'ya doğru geri dönüş yolu.  Santa Maria Navaraste ile Olbia arası Sardunya'nın en güzel bölgesi. Burası çok dağlık ve yüksek. Plaj yok ama pek çok koy var. Koylara ya zodyak kiralayarak gidiyorsunuz, ya birileri sizi götürüyor ya da bir tura dahil oluyorsunuz. Fakta buranın esas olayı dağlarda hiking ve ardından denize kayalardan atlayış. Doğa inanılmaz. Bölgede çok detaylı kanyoning ve trekking aktivitesi mevcut. Mağaralar da çok. Goloritze ve Cala Luna en popüler plajlar. Plaj derken Cala Luna'ya arabanızı bıraktıktan sonra 1.5 saat yürümeniz gerekiyor. Cala Goloritze içinse dağdan 1.5 - 2 saat tırmanışa ihtiyaç var. Kim mi yapar? Valla herkes yapıyor... Bu tarz hiking kaya tırmanışı suya atlayış işlerine ilginiz varsa burası hakikaten tam yeri. Kaya tırmanışı vs için de çok elverişli bir parkur. Bölgede son derece profesyonelce yapılıyor. Dağlardaki ve yollardaki haritalandırmalar da oldukça  detaylı ve profesyonel. Dediğim gibi bu işlere ilginiz varsa, Olbia ya da Cagliari'ye uçun. 3 gün de Sardunya'nın bu bölgesinde yani doğusunda takılın. Bölgede kamp seçenekleri de mevcut ve başarılı. Bana göre Sardunya'nın en çekici tarafı buydu. Parkurlar kısa sürse de 2 saat gidiş 2 saat geliş ve arada denize girme vs. Tüm gün ayırmak gerekiyor. Toplamda 3-4 günlük bir tatil, uçuş günleriniz dahil, bu parkur için yeterli. (sadece bölge için de evet 2 tam gün lazım - koşturmadan gezmek tırmanmak istiyorsanız). Burası benim favorim Sardunya için.
 

 
 
Bölge Cala Ganone koyunda sonlanıyor. Dileyen hava şartlarına göre zodyak kiralayıp denizden de koy koy ilerleyebilir. Genelde 1 zodyak için tam gün 100-120 Euro ödemeniz gerekiyor, kendiniz kullanacaksanız. Skipper alacaksanız bir 50 Euro da adamcağız istiyor tabi. Kendiniz kullanın derim. Bir de 5-6 kişiyseniz ideal bir tercih bu. Yoksa 2 kişi iseniz tura katılın. Ama bence dağ bayır yardırın gitsin trekking ağaçlar manzara. Tabi gene Eylül Ekim Mayıs olmalı. Bölge yazın çok sıcak anladığım.  Parmak arası terlikle hiking trekking yapamayacağınızı hatırlatmama gerek yok herhalde, adamlar full ekipman gelip yapıyorlar bu işi. Biraz abartıyorlar onlar da malzeme olayını da neyse. 
 
Evet ne demiştik bölge Cala Ganone'de sonlanıyor, yol da düzleşiyor dağlar arkada güneyde kalıyor. Kuzeye devam. İstikamet Costa Semeralda. Aşağısı nasıl daha naturel ve doğayla iç içiyse burası da bir o kadar parayla iç içe. Şık oteller marinalar küçük küçük merkezler... Tatil köyü havalı pek çok yer. Başka hikayesi yok.

Palau şehri adanın en kuzeyinde. Karşısında en büyüğü Maddelana olmak üzere adalar var. Bu adaları gezemedim zamanım kalmadı ama çok övdüler. Palau'dan feribotla arabanızı alıp gidebiliyorsunuz, yarım saatte bir feribot var. Ya da turlara katılıp ada ada geziyorsunuz. Bir de bu bölgede kite ve surf imkanınız mevcut, adanın en iyi rüzgar alan yeri Palau ve surf için çeşitli istasyonlar mevcut. Misal önce güneyde trekking ve kanyoning ardından  burada Palau'da 1 gün Maddelana adası ve 2 gün sörf. Bu da bir seçenek. Esaslı tatil olur. Bana da baya çekici geldi şimdi yazarken. Yine buranın kuzeyinde Corsica adası kalıyor buradan da geçiş yapmak mümkün çok yakın.

Sardunya'da en sevdiğim plaj Cala Sabina oldu - çok gizli saklı. Cala Luna ve Calo Ganone elbette hit koylardan tartışmasız. Her plajda olmasa da bazı plajlarda restaurant bulmak mümkün, bol deniz mahsülü. Denizden babamız çıksa yiyoruz ya.
 
Sakin bir tatil için Sardunya oldukça güzel. Tamam yeter bana. Ekim'de de denizime girdim bol bol. Bu kadar sakinlik bünyeme çok fazla. İstanbul'a dönüyoruz.

Bu seyahat Ekim 2014'te yapılmış olup ancak derlenebilmiştir.